Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu akademik çalışmalarına İstanbul Üniversitesi'nde başlar. Şerif Mardin, Tarık Zafer Tunaya, Kemal Karpat gibi önemli isimler çalışmalarında etkili olur. Abdullah Cevdet üzerine yazdığı doktora tezi sahada bir ilk sayılabilir. Sabırlı ve kuyumcu titizliğiyle çalışan bir akademisyen olarak biliniyor. Otuz yılı aşkın süredir Amerika'da Princeton Üniversitesi'nde yakın dönem tarihi dersleri veriyor. Şükrü Hoca üniversitede basın tarihi derslerimize gelmişti. O zaman da ezber bozan, özgün bir akademisyendi. Jön Türkler, İttihat ve Terakki ve erken dönem Cumhuriyet üzerine yaptığı çalışma izleğini Batı'da devam ettiği akademik yaşamında sürdürdü. Uzun süredir Türk Kahvesi'nde konuk etmek istiyordum. Nihayet 30 Haziran'da kendisini ağırlama fırsatım oldu. Programda erken Cumhuriyet tarihindeki zihniyet analizleriyle bugün arasında bağ kurdu. Öyle ki; sadece program sonrası süreçte katıldığım Meclis çalışmalarında bu zihniyetin devamlılığına şahit oldum.Meclis'te muhalefetin (bu bazen CHP, bazen DEM, bazen İYİ Parti olabiliyor) söylemlerinde Atatürk dönemine ilişkin, eğitim, din, Türk tarihi üzerine yapılan konuşmalarda tekrarlanan pek çok klişenin ve düşüncenin 100-150 yıl öncekilerin tekrarı olduğunu fark ettim. Kürsüde sık sık bilimin izinde gitmek üzerine kurulan cümleler, CHP vekilinin evrim dersinin ders kitaplarından çıkarılmasının bir felaket olduğunu söylemesi, DEM vekili Özgül Saki'nin hayvan hakları ile ilgili tartışmayı Darwinizmin inkârına bağlayıp, muhafazakâr vekillerin evrim teorisini reddettiği için bu yasayı hazırladığını ileri sürmesi gibi pek çok olay sayabilirim. Aşağıda yazılanlar bugün ile bağlantılı. Çünkü bugünkü kutuplaşma, Cumhuriyet'in lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün ve kurucu ekibin zihniyet dünyalarının nasıl şekillendiğiyle ve o dönemin ruhuyla çok yakından ilişkili. İki bölüm olarak planladığım bu yazı bir özettir. Detaylar Şükrü Hanioğlu'nun Atatürk-Entelektüel Biyografi kitabındadır. Ancak bilgi ve belgeler ışığında yazılan bu kitapta okuduklarım Türkiye'de iki mahalle olarak ortaya çıkan yaklaşımın tarihine işaret ediyor. Bir zihniyet inşası ve devamlılığı üzerinden aşağıda okuduklarınız bugüne de ışık tutuyor. "Nurlar içinde yatsın" temennisi yerine geçen "Işıklar içinde yatsın" lafına kadar derin bir zihniyet analizine kapı açıyor. Yargılamadan anlamanın peşinde olduğumu belirtmek isterim.BİR ENTELEKTÜEL BİYOGRAFİSİ OLARAK ATATÜRK KİTABIDoktor Abdullah Cevdet, Türkiye Cumhuriyeti'nin düşünsel fikir babalarından birisi. Şükrü Hanioğlu doktora tezini yine bir zihniyet analizi ve entelektüel biyografi olarak Abdullah Cevdet üzerine yaptı. Hanioğlu, Abdullah Cevdet'i bugünkü Cumhuriyet zihniyetinin fikir babası olarak görür. Bunu da şöyle bir anekdot ile anlatır: Atatürk, Abdullah Cevdet'i bir dönem mebus yapmak istiyor. A. Cevdet, bunu, İçtihad mecmuasında "Gazi Paşa'nın Köşkünde" makalesinde anlatır. Atatürk, "Doktor sen bunca yıl bir sürü şeyler yazdın. Şimdi bunlar hayata geçiriliyor ne diyorsun" diye sorar. Abdullah Cevdet bundan çok etkilenir. Makalede çok ilginç de bir ifade kullanarak der ki: "Gazi Paşa ile görüştükten sonra şunu anladım ki, o, başkalarının kulaklarıyla duymayı ve başkalarının gözleriyle görmeyi istemeyen ve kabul etmeyen bir insan." Abdullah Cevdet aynı zamanda İngiliz Muhipleri Cemiyeti'nin ilk kuruluşunda görev alan insanlardan birisi olması sebebiyle Atatürk onu mebus yapmaktan vazgeçer. Fikirleri iktidar olsa da kendisi iktidarda görev alamaz. MATERYALİST MÜÇTEHİTLER"Garpçılar" grubunun fikirleri ilk olarak İçtihad dergisinde yer bulur. Bu dergide Abdullah Cevdet bir anlamda materyalist müçtehit rolüne de bürünür. Dinin aslında bilimle bağdaştırılabileceği gibi bir hattıhareket tayin ederler kendilerine. Atatürk, İctihad dergisi okurlarındandır. Bu dergide çıkan yazılar erken Cumhuriyet reformlarının bir taslağı gibidir. O zaman bunlar hayal gibi görünür, Cumhuriyet ile gerçek olur, hareketin liderleri milletvekili olur. Medreselerin kaldırılması, tekkelerin kapatılması, Fransız tarzı üniversiteler açılması, medeni kanunda değişiklik Erken Cumhuriyet reformlarıyla ilgili her konu çok önceden bu dergide tartışılır. Bu hareketin mensuplarından Kılıçzâde Hakkı Bey, Cumhuriyet döneminde İzmit'ten milletvekili olur, sonra "Hür Fikir" diye bilimci bir gazete çıkartır. Dine çok şiddetli biçimde hücum eder, öyle ki laik bir ülkede Diyanet'in olamayacağını savunur. Hatta Atatürk'ün ünlü İzmit konuşmaları sırasında "Devletin dini İslâm'dır" sözüne eleştiri getirir. Atatürk onu geçiştirmek zorunda kalır. Daha sonra öyle konuşmak zorunda olduğunu, aslında Kılıçzâde Hakkı'ya hak verdiğini ama o dönemde başka bir şey söyleyemeyeceğini söyler. Şükrü Hanioğlu'nun kaleme aldığı Atatürk biyografisi bir zihniyet analizi olmanın ötesinde bugün hâlâ tartıştığımız pek çok yargı ve fikrin neşvünemâ bulma sürecini çok iyi anlatıyor. Bin sayfalık kitap pek çok yeni belgeyi içeriyor. Hanioğlu, Atatürk biyografisini kaleme alma sebebini şöyle açıklıyor: "Atatürk üzerine yazılmış kitapların birçoğu yetersizdi. Bu biyografiler, mesela 'Atatürk Caetani'nin İslâm Tarihi'ni okudu' bilgisini veriyor ancak; Caetani
Kulağa kar suyu kaçırmak
11-09-2025 
Yeni bir sayfa açılırken…
28-08-2025 
Yas'ın ve umudun sesleri…
17-08-2025 
İstihbarat raporları
03-08-2025 
Kurtlukta düşmemek için!
19-07-2025 
Ötekine yapması gerekeni söyleme alışkanlığı
06-07-2024 
Barışın kurmayları
01-06-2024 
Şeydâ bir Türk milliyetçisi olarak Atatürk
27-07-2024 
Siyasette zorlama yorumlar
22-06-2024 
Mülâhaza etmek
20-04-2024 