Avrupa'yı kartpostal olmaktan çıkarmak

Seküler hayat ya da yeni hayat

Geçenlerde Diyanet'in cuma hutbesinde "seküler hayat" kavramını kullanması dikkatimi çekti. Buradaki "hayat tarzı" itrazı elbette yeni değil. Sekülerleşme, maddecilik, bilimcilik düşüncesi ile birlikte değişen hayatı kıymetli tarihçimiz Zafer Toprak'ın "Türkiye'de Yeni Hayat İnkılap ve Travma 1908-1928" kitabı üzerinden örneklendirmek istiyorum: "23 Temmuz 1908 ile Osmanlı Devleti sadece bir siyasi değişikliğe gitmemiş, sosyal hayatta da bazı değişimler ortaya çıkmıştı. Bu değişimin tartışmaları, Ziya Gökalp'in Yeni Hayat adlı eseri ile başlamış daha sonra yine İttihat ve Terakki Fırkası merkez üyelerinin destekleriyle çıkan Genç Kalemler dergisinde devam etmişti. Çalışmanın bel kemiğini oluşturan 'Yeni Hayat' kavramı, başlangıçta dil sorununu gündeme getirmişse de giderek geniş bir alana yayılmış ve bir yaşam felsefesine dönüşmüştü. Mütareke döneminde İstanbul belki de en karmaşık dönemini yaşamış ve İstanbul'da işgal güçlerinin bulunması, Beyaz Rus göçleri, nüfusu bir hayli artırmış bu da bazı sorunları beraberinde getirmişti. Özellikle Rus göçleri, İstanbul'un yeni kültürel alışkanlıklar, estetik değerler edinmesine yol açtı. Sinema ve barlar en çok rağbet gören yerler haline geldi"

Yeni Hayat kitabı bu çerçevede Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş evresinde kadınlardan çalışma hayatına, evlenme usullerinden sofra düzenine pek çok başlıkta yaşanan sarsıntıları anlatır. Öyle ki evlilikler ve eş seçim kriterleri bile değişmiştir. Gazeteler bu yeni hayata uygun eşler, evlenilecek kişilerde aranılacak özellikleri anketlerle belirler. Yüzyıl önce seküler hayata geçişin sancılarını yaşamış toplum yapımızın bugün karşı karşıya kaldığı değişim sadece sekülerlik ile açıklanamayacak kadar girift. Cuma hutbesinde dikkatimi çeken bu "seküler hayat" tanımı elbette bugün karşı karşıya olduğumuz yeni bir eşiğin risklerine bir ikaz yapıyor. Ancak kapıların kalmadığı, içerinin dışarının karıştığı bir çağda değişimi sadece seküler hayat perspektifinden bakarak yorumlamanın yeterli bir izah olmadığı kanısındayım. Artık sorun maneviyat varlığı veya yoksunluğu ile açıklanamayacak kadar girift.