Tur gitti Günay geldi

Tur şansı ilk maçta mucizeye kalmıştı, lakin söz konusu Galatasaray olunca umut hep vardı. Hem takımın hem de hocasının mazisine bir göz atan umudun kaynağını bulabilirdi.

Maçın başında atılacak bir gol, beraberinde rakibin ambale olması ve imkansız gözükenin gerçeğe dönüşmesi elbette müthiş olurdu da...

Ne dondurucu soğukta Ali Sami Yen'i dolduran ne de ekran başındaki Sarı-Kırmızılılar'ın aklı bu rövanştaydı! Zaten Alkmaar da kalplerdeki o umut kırıntısının yeşermesine izin vermedi. Okan Buruk elindeki kadronun en ideal halini sahaya sürmüş, sürprizi Muslera'nın yerine Günay'ı alarak yapmıştı.

Dizilişte tercih yine 3'lüydü ve haftalardır takımı neredeyse eksik oynatan Mertens yine sahadaydı. Bu tercihler, "Çok agresif başlayıp rakibimize nerede oynadığını göstermemiz gerekiyor" diyen Okan Hoca'yı boşa çıkaracak tercihlerdi, öyle de oldu.

OSİMHEN ÇOK İSTEDİ

Alkmaar, silahı olan geçiş oyunları için yine derin boşluklar buldu, defans arkasına, özellikle de Poku ile ölümcül koşular attı.

Kalede Günay inanılmaz bir performans göstermese daha ilk 20 dakikada konuk ekip 2-3 gol bulabilirdi.

Buna karşılık Galatasaray, bırakın hocanın o dediği baskılı futbolu oynamayı, üst üste 3-4 efektif pas yapamadı, Osimhen'e bol bol top şişirdi, kaleye şut çekmeyi unuttu.

Yani Alkmaar ile bu üçüncü maç oldu... İlk maçın ikinci 45 dakikası dışında Galatasaray istediğini almak için ortaya ne bir futbol ne de bir strateji koyabildi.