Dört gün önce 4 gollü biten maç sonrası "Şapkadan tavşan çıkaracağız" demişti Çağdaş Atan... Kupa maçındaki gerginlik gitmişti de sahada yine istekli bir Başakşehir vardı.
İki takımın da mücadelesi rüzgarın sert estiği, dondurucu soğuğun hakim olduğu Fatih Terim Stadı'nı ısıtmaya yetti. Sara gibi bir virtüözden yoksun, zorlu bir deplasmana çıkan Okan Buruk, onun boşluğunu geçen yılın flaş ismi Kerem Demirbay ile doldurmaya çalıştı.
Ancak özellikle ilk yarı Galatasaray adına sahanın en kötü ismi Kerem'di. Yeteneklerine ve taraftarın kendisine olan sevgisine ihanet edercesine kadraja girmemek için adeta özel çaba sarfetti.
Girdiğinde de hep yanlış tercihlerde bulundu, takım oyunu için kritik öneme sahip bölgesinin hakkını veremedi. Hal böyle olunca Torreira'nın basit sarı kartı sonrası orta sahada ciddi de bir handikap oluştu.
Maç tam anlamıyla Sara'nın takım için neler ifade ettiği anlam maçına dönüştü! Sahanın şüphesiz en dikkat çekici ismi hakem Atilla Karaoğlan'dı. Bir 'esas oğlan' edasıyla iki istekli ekibin mücadelesinde adeta rol çaldı.
Bir kere henüz oyunun başlarında Hamza'nın diz mesafesindeki topa kafa vurmaya çalışarak elle oynamasını görmedi ve es geçtiği penaltıyla doğrudan skora etki etti. Yetmedi, zor hava şartlarında, ağır sahada peş peşe gösterdiği ucuz kartlarla adeta futbolculara gem vurmaya kalktı.
İlk yarının sonunda basketbol sahalarında görebileceğimiz bir set oyunu sonrası Barış Alper, Osimhen'in asistiyle topu ağlarla buluşturarak dengeyi bozan isim oldu. Başakşehir'in planı ise yüksek topları öldürme konusunda ciddi zaafiyet yaşayan Davinson ile Abdülkerim'i gafil avlamaktı.

69