Tottenham'sa Tottenham, Alkmaar'sa Alkmaar..... Dün akşam yine 'Ben bildiğim oyunumu oynarım" diyen bir Galatasaray vardı sahada.
Okan Buruk, Icardi'nin yokluğunda sistemin değişeceğini düşünenlere nazire yaparcasına çift forvetten vazgeçmemişti.
Bir süredir bu sistemle oynayarak neler yapabileceğini gösteren takım için kritik konu Kaan Ayhan'ın yokluğunda arka üçlünün ne kadar uyumlu oynayacağıydı.
İlk olumsuz cevap daha ikinci dakikada Muslera'nın sektirdiği topta yapılan pozisyon hatası ve yenilen golle geldi.
Nelsson 3'lünün göbeğinde oynama görevini yerine getirecek hızda, pozisyon bilgisinde değildi...
Yani en azından bu maç özelinde bu görevin ağır geldiği dakikalar ilerledikçe daha net şekilde görüldü.
Gerçi Alkmaar Avrupa Ligi'nde oynayan bir ev sahibi takımı görüntüsünden çok uzaktı. Bütün oyun planı beklemek, katı savunma yapmak ve geçiş oyunuyla sonuca gitmek üzerineydi.
Zaten 3'lü savunmamızın öne çıktığı anlarda buldukları geçiş fırsatları Nelsson'un zayıf gözükmesinin de ana nedeniydi. Diğer taraftan Batshuayi ve Yunus'un etkisiz futbolu Sarı-Kırmızılılar'ın atağa çıktıkları anda sonuca gitmesini de önledi.
Topa hakim olan, atak oynayan, gol arayan, futbola dair pozitif işleri fazlasıyla yapan Galatasaray'dı ancak gol ancak ilk yarının son dakikalarında geldi.
Onda da sahanın Sarı Kırmızılılar adına Davinson'dan sonraki en iyi ismi olan Mertens'in ısrarı ve Osimhen'in takipçiliği etkili oldu.