14 yıl aradan sonra gelen 1986-87 şampiyonluğu, Terim'li 'dört sene üst üste'nin 4'üncüsü, yokluklar içinde kazanılan "20.45 şampiyonluğu", Kadıköy'de karanlıklardan doğan 2011-12 şampiyonluğu...
120 yıllık tarihinde kazanılan her şampiyonluk değerli ama bu sezonki "5 yıldızlı şampiyonluk", Galatasaraylıların kalplerine, hafızalara kazınan yukarıda saydığım şampiyonlukların arasına çoktan yazıldı bile!
Onlarca yıl sonra dahi "Ne özel şampiyonluktu" diye anılacak, genç aslanlara gururla anlatılacak kuşkusuz. Neydi sezonu özel yapan... Sahada oyun anlamında ciddi bir 'haksız rekabet' vardı. Okan Buruk'un öğrencileri puan, galibiyet, galibiyet serisi, yenilmezlik serisi ve deplasmanda üst üst galibiyet gibi birçok rekoru kırdı, sadece 1 kez yenildi.
Osimhen'in liderlik yaptığı, Torreira, Davinson, Abdülkerim, Sara, Lemina, Eren'in yüreklerini koyduğu, Barış ve Yunus'un silaha dönüştüğü bir kadroyla futbol konusunda hep daha iyisini yaptılar, hep çok istediler!
Ama asıl, eşi benzeri görülmemiş bir 'yapı'ya karşı mücadele edildi. Bir önceki sezondan "Gerçek şampiyon biziz" algısına teslim olan ezeli rakip, dünyanın en meşhur hocasını kadrosuna katmasına rağmen bu duygudan sıyrılamadı.
Hatta daha ileri gidip kendisine 'Special One' diyen hocasının bu hissiyatı sahiplenmesine, bahane olarak kabul etmesine zemin hazırladı. Daha sezonun ikinci haftasından hocası, Okan Buruk'u hedef aldı, rekabeti saha dışına çekmeye çalıştı.
Bunları, 15 Ağustos 2024'te AKŞAM'da yayınlanan "Mourinho'ya dair 3 not" başlıklı yazıma da konu ettiğim için rahatlıkla söylüyorum. Yetmedi, "Çok büyük geliyoruz"la başlayan koca sezon, "Cam tavanı kırdık", "Vura vura yıkıyoruz" söylemleriyle süslenen dev bir 'yapı' edebiyatına mahkum edildi.