Galatasaray, adeta sırat köprüsü gibi bir fikstürün son kritik randevusu için dün Fransa'daydı. Üstelik, alınacak bir galibiyetin yüklendiği anlamın tarifi yokken; sakatlıklar ve dört günde bir maç yapmaktan bitkin düşmüş bir kadroyla...
Okan Buruk, elinde topu tüfeği ne varsa sahaya sürmüş, oyuncuları da fişi ilk yarıda çekmek için bir o kadar hırslı bir şekilde maça başlamıştı.
Önce İlkay'ın, ardından Uğurcan'ın uzun topunda defansı yırta yırta ceza sahasına giren Barış Alper'in pozisyonları daha ilk dakikalarda nabızları yükseltmeye yetti.
Ardından aynı netlikte pozisyonlar bulunamasa da ilk yarı Galatasaray'ın mutlak üstünlüğüyle geçti.
Özellikle Sane'nin solo performansları ve Barış Alper'in hırsı alkışlanacak cinstendi. Monaco ise alan daraltarak, ön alanda aktif baskı yaparak ve takımın en önemli silahı Golovin ile sağ açığı Akliouche'nin ekstralarıyla etkili olmaya çalıştı.
İki takım soyunma odasına beraberliğe razı girerken Monaco, ikinci yarıya fırtına gibi girdi.
İkinci yarının ilk 15 dakikası, neredeyse Galatasaray sahasını ablukaya alan ev sahibi takımın baskısıyla geçti.
Torreira'nın çıkarken kaptırdığı top sonrası penaltı kazandı. VAR kararıyla verilen penaltı, maçın geri kalanı için bir kâbus senaryosuydu.
Ancak Uğurcan, müthiş bir kurtarışla o senaryoyu kısa süreliğine de olsa rafa kaldırdı. Kırılma anı olarak algılanabilecek kurtarıştan sonra da Monaco baskısını sürdürdü;
Galatasaraylı futbolcuların oyun kurmasına izin vermedi. Top kayıplarıyla pozisyona giren Balogun'un gününde olmaması, o dakikalarda skorun aleyhimize değişmemesi açısından büyük şanstı.

6