Devler de diz çöker!

Şampiyonlar Ligi'ndeki ikinci randevu öncesi elde hiç de iç açıcı olmayan 3 referans maç vardı. E.Frankfurt, Konya ve Alanya maçları...

İlk maçın ilk 36 dakikası hariç, şampiyon Galatasaray'a dair bildiğimiz her şeyi unutturan üç referans!

Üstüne rakip de travmaya travma ekleme potansiyeli yüksek, İngiliz devi Liverpool'du.

Dolayısıyla cumartesi gününden beri kara kara düşünen Galatasaray taraftarı için maç günü geçmek bilmedi.

Evet, bugüne kadar sayısız devi dize getirmişti takım, evet büyük maçlarda büyük oynuyordu...

'Avrupa Fatihi' unvanı öyle 'sahte diploma çetesi'nden alınan bir unvan değildi! Kafaları karıştıran da işte bu 'şanlı tarih'ti.

55 bin aslan RamsPark'a, milyonlar ekran başına geçerken, o ruhun yeniden sahada olabilme ihtimaline güveniyordu. Öyle de oldu...

Okan Buruk çıkarılabilecek en iyi 11'i çıkarmış, sahada olanlar da büyük bir motivasyonla özlenen o ruha bürünmüştü.

Önde basarken efektif bir şekilde alan daraltan, savunurken Barış ve Yunus'un beki çiftlediği, Lemina ve Torreira'nın etten duvara dönüştüğü bir takım vardı RamsPark'ın çimlerinde.

12. Adam da ilk dakikadan itibaren full konsantrasyon devredeydi. Islıklar, uğultular, tezahüratlar 90 dakika dinmedi.

Liverpool, yukarıda bahsettiğim referanslar üzerinden hiç de beklemediği bir Galatasaray ile karşılaştı.

Özellikle ilk yarı, denedikleri birkaç geçiş hücumu ve duran top dışında isimlerine yakışan bir futbol ortaya koyamadılar.

Galatasaray'ın penaltısından hemen önce Uğurcan'ın uzadığı sonra da Jakobs'un çizgiden çıkardığı top en önemli pozisyonlarıydı.