Klasik bir Galatasaray-Anadolu takımı maçıydı. Benzerlerine defalarca tanık olduk... Galatasaray topa hükmediyor, ön alanda baskı kuruyor, savunma bloğunu orta sahaya kadar çıkarıyor, rakip takım da ceza sahasına duvar örüp ilerdeki uzun boylu atletik forvetinin topu indirmesine bel bağlıyordu.
Bu tabloda Galatasaray, fırsatları değerlendirip öne geçerse gerisi çorap söküğü gibi geliyor, gol gecikirse de sancılı dakikalar başlıyordu. Hele bir de rakip bir şans golü bulursa kalan dakikalar Sarı Kırmızılılar için kabusa dönüyordu. Dünkü maç da bu şablona uygun olarak gelişti.
İlk dakikalarda ataklarından eli boş dönen Galatasaray, duran bir topla kalesinde golü gördükten sonra ciddi bir bocalama yaşadı. Golün öncesinde Lemina'nın sakatlığı golden sonra da Singo'nun oyunu yarıda bırakması zaten kötü gidişi daha da kötüleştirdi. Okan Buruk bu iki isim yerine Icardi ile Yusuf Demir'i aldı.
Maç zaten Icardi'nin maçı gibi duruyordu. Ceza sahasına kadar getirilen toplar bir türlü doğru kişiyle buluşturulamadığı için skora yansımıyordu ve ligin bu özellikteki en iyi ismi artık sahadaydı. Ama Yusuf değişikliği başlı başına fiyaskoya dönüştü.
Yani insan yeteneklerine bu kadar ihanet edip, gelen fırsatı bu kadar mı kötü değerlendirir. Yine de tüm aksiliklere ve şansızlıklara rağmen Galatasaray gol dışında her şeyi yaptı. 31 kez rakip ceza sahasına girip, 18 şut atarak sezonun ilk yarı rekorunu kırdı.
İkinci yarı Okan Buruk, Yusuf'un yerine sakatlıktan geri dönen İlkay Gündoğan'ı aldı. Volkan Demirel ise taktik değişiklikle karşılık verdi. Artık topa daha fazla çıkan bir Gençlerbirliği vardı. Devrenin hemen başında Tongya ile iki önemli fırsat da yakaladılar.

19