Şampiyonlar Ligi sınavı öncesi zor bir virajdı. Bir kere maç 'futbol zevkinin katili' Olimpiyat Stadı'ndaydı. Osimhen milli takımdan sakat dönmüş, Barış Alper krizinin artçıları sürüyordu ve E.Frankfurt maçı öncesi Uğurcan'ın, İlkay'ın takımla uyumunun testi gerekiyordu.
Okan Buruk sürpriz bir şekilde daha önceki maçlarda 'gönlü olsun' diyerek son dakikalarda oyuna aldığı Icardi'yi ilk 11'e yazmış. Lemina'nın yerine İlkay'ı tercih etmişti.
Maça Galatasaray alışılmış oyunuyla başlarken, Eyüpspor, Ampem ve Seşlar'ın geçişlerine bel bağlamış, 'Allah ne verdiyse savunalım' moduyla sahadaydı. Ancak ilk yarı Eyüpspor'un bu anlayışı Osimhen ve Barış gibi derin koşular atabilen oyunculardan yoksun Galatasaray için aşılmaz bir kaleye dönüştü.
Tabii bunda kadroya özgü handikaplar da vardı. Örneğin ne Yunus ne Sane, lazım olan o derinlemesi koşuları atmadı, kanat değiştirdiklerinde de etkileri daha da azaldı. Topu ceza sahasına taşıma görevi kanat boyunca bir ileri bir gitmek zorunda kalan Sallai ile Eren Ermalı'nın omuzlarına yüklenmişti.
İleride yeterince hıza ulaşamayan oyun, topun yavaş kullanımı Eyüpspor'un kolay yerleşmesine ve savunma direncinin artmasına neden oldu. Düşünün, Galatasaray'ın ilk yarı kaleyi bulan iki isabetli şutu 40'ıncı dakikadan sonra gelebildi.
İkinci yarıya aynı kadroyla başlayan Okan Buruk, gidişata daha fazla dayanamadı ve 57'nci dakikada Barış Alper'i oyuna aldı. İlkay'ın, Torreira'nın yanına geri çekildiği, Yunus'un forvet arkasına geçtiği ve Barış'ın sol kanata yerleştiği yeni diziliş takımda 'elektroşok' etkisi yarattı.
Barış oyuna girer girmez gidişata isyan eden bir performans ortaya koydu, üst üste kaleyi yokladı, bir topu direkten döndü, kurduğu fiziksel üstünlük yüzünden Eyüpspor'un sağ kanadı kısmi felç geçirdi!