Aslanlar gibi

Tahminlerden zor geçen ve yüksek eforun harcandığı Prag maçı sonrası kadro revizyonu kaçınılmaz gözüküyordu. Bu anlaşılabilir hamle, beraberinde "Ya bir yol kazası olursa" endişesini getirmiyor değildi. Dolayısıyla ilk 11 açıklandığında, Torreira'sız orta sahanın ne kadar diri kalabileceği, sol bekte yeni transfer Köhn'ün beklenen performansı gösterip göstermeyeceği, uzun zamandır maçlara yedek başlayan Tete'nin sağda ne yapacağı gibi bir dizi soru akıllarda yer buldu. Ancak Sarı-Kırmızılılar, endişelerin ne kadar yersiz olduğunu daha ilk dakikalardaki coşkusuyla ispatlamayı bildi. Hem fiziksel hem de mental olarak o kadar oyunun içindeydiler ki bu zor deplasmanı daha 15'inci dakika bitmeden kolaya çevirmesini bildiler.

OH BE! SOL BEK VARMIŞ!

Peki neydi zoru kolay yapan

1- Sağda Barış Alper solda Köhn'den oluşan kanat bekleri... kisi de müthiş fizik gücüne sahip, savunmada o kadar güven veriyorlar ki... Kerem, atağa kalkarken savunmayı düşünmek zorunda kalmadı, eforunu hücuma, oyun zekasını asist yapmaya kullandı. Köhn 40 yıllık Galatasaraylı gibi oynadı, yıllardır sol bek özlemi çeken taraftarın yüreğine su serpti. Hem Barış hem Köhn çıkışlarıyla takımının hücum hattında 1 katkısı yaptı.

2- Topu geri kapma hızı... Galatasaray, sezon başından beri ön alan baskısını en etkili yapan takım. Icardi, Mertens, Kerem Aktürkoğlu, Kerem Demirbay ve Tete'nin öndeki presi ile öne çıkan savunmanın ve beklerin daralttığı alan sayesinde topa çok hızlı sahip oldular. Pek çok örneği var ama ikinci gol bu efektif oyunun doğrudan ürünü! Yani stoper Davinson'un dönen topu alması, açılan topun sağ bek Barış tarafından ceza sahasına taşınması ve gol vuruşunun yine Davinson'dan gelmesi... Yani sağ bekin alıyor, stoperin atıyor... Var mı böyle bir lüks!