Kötünün en iyisi

Dünkü sonuç kötülerin belki de en iyisi oldu. Bir takım futbol oynamadan, abuk sabuk ıslak bez gibi toplarla rakibine gol atacağını zannederek futbol oynadığına inanıyorsa, bunun adı yalancılık olur. Ne Cengiz, ne Kerem, ne Barış Alper Ermenistan kalesini tehdit edecek bir varlık ve beceri gösterebildi.
Arkadaşları top oynamayınca kaptan Hakan Çalhanoğlu da ayarını düşürdü. Milli takım ikili mücadeleleri kaybediyor, sert ve hızlı oyunla, uzaktan attıkları tehlikeli şutlarla oyuna ortak olan, daha etkin görünen Ermenistan, dakikalar ilerledikçe yükselen motivasyonuyla dişli ve tehlikeli bir rakip kimliği kazanıyordu.
İlk yarı tembel oyunumuzla 0-0 bittiği zaman, Kuntz'un devre arasında önemli değişiklikler yaparak oyunun akışını kontrol edeceğini düşündük. Ancak Alman hoca 61.dakikaya kadar geç kaldı. Yaptığı değişikliklerle de kuşku uyandırıyordu. Hem kötü gününde olan Cengiz sahadaydı, hem de onun alternatifi olarak düşünülen İrfan Can Kahveci. Doğru dürüst duran top kullanamayan, korner kazanamayan millilere karşı fizik olarak sağlam duran, koşan ve uzaktan tehlikeli şutlarla doğrudan kalemizi yoklayan Ermenistan giderek büyük sorunlar oluşturuyordu.
Dakika 48, bir gaflet anı. Savunma bölgesinde ve orta alanda kalabalık oluşturan Ermenistan bir anda uzun bir topla golü yokladı. O uzun topla buluşan Dashyan, Cenk Özkaçar ve Çağlar Söyüncü'nün arkasında çaresiz kalan kaleci Mert'i de avlayarak büyük şok yaratacaktı.
Şimdi biraz durup Eskişehir'in o ünlü bandosuna, muhteşem taraftarına teşekkür etmezsek olmaz. Kuntz'un ve çocukların oyundan düştüğü o dakikalarda onlar baştan sona müzikle ayağa kalkıp bayraklarıyla rüzgar yaratıp, sesleriyle de rakip takım üzerinde olabildiğince baskı kurarak sonuca katkı yapacak tuğlaları döşediler, suları akıttılar. Gamı alıp, enerjiyi körüklediler.