Eyvallah Usta!

Hepimizden kıdemliydi... Bir Bab-ı Ali gazetecisi olarak 70 yıl emek verdi, dile kolay. Ama o yetmiş emek yılını aşkla yaşadı. 13-14 yaşında çocukluktan gençliğe doğru evrildiği yıllarda makina ustası babasının elinden tutup Cağaloğlu'na geldi. Bir daha da başka meslek, başka iş, başka macera aramadı. Gazeteciliğe 'kundaktan başladı' desek yeridir. En kurt gazetecilerle çalıştı. Doymak bilmez bir haber canavarıydı. Yıl 1984... Los Angeles Olimpiyat Oyunlarındayız. Occidental College'de gazetecilere ayrılan öğrenci yurdundayız. Biz haber peşinde koşarken, Nezih ağabey, elinde minik notlardan haber geçiyor. Sonradan anladık ki okul öğrencilerinden oluşan bir gönüllü grubu, bize barınma işlerinde yardım ederken, Nezih ağabeye her yerden haber taşıyor. Olimpiyat Köyü'ndeki gönüllü öğrenciler Türk kafilesinden öğrendiklerini bizim yurttaki arkadaşlarına iletiyor, onlar da Nezih ağabeye. Servisi kurmuş, sürekli haber atlatıyor. Peki, haberleri nasıl ulaştırıyor Yurtta bir telefon kulübesi var. Nezih Alkış kapatmış orayı. Yerde oturup zor zahmet yukarıdan sarkan telefon ahizesini denk getirerek tıkır tıkır yazdırıyor. Hepimizin odası vardı, ama bizim usta, olimpiyatı kulübede yaşadı. Muhabir arkadaşları işe gönderir, gittikleri yerdeki haber kaynaklarına telefon eder, artık başkan mı, antrenör mü, sporcu mu, her kimse... Onlarla konuşurken gündemi belirler, o kaynakların muhabirlere anlatacağı olayı, açıklamaları hazırlardı. Habere canını verecek bir adanmışlığın kahramanıydı. Nezih usta ile beraber çalışmadık. İki sorumlu olarak hem inanılmaz meslek rekabetini, hem de dayanışma