Eğri oturup doğru konuşalım: Ole Gunnar Solskjaer'in gönderilmesinde, futbolcu kadrosundaki "motivasyon eksikliğinin" önemli rol oynadığına inanıyorum. Ekibin en usta, en tecrübeli oyuncuları dahi uyuşuk, hareketsiz, çeki taşları gibi ağırdı. Sergen Yalçın'ın bu havayı değiştireceğini düşünüyorum. Sanırım biraz zaman alacak. İlk yarıdaki oyun, keyif vermeyen, pasif ve etkisiz bir oyundu. Sergen Yalçın, sanırım bu maçtan sert alt başlıklar çıkarmıştır. Yeni haftanın ilk maçında hardal soslu konuşmasıyla herkesi uyandırabilir.
Maç istatistiklerine bakarsak, yüzde 64 topla oynayan, 567 pasla rakibine açık ara (331) fark yapan Beşiktaş'ın attığı şut sayısı 15 ama gol yok. Buna karşılık üç isabetli şut atan ev sahibi ekip oradan iki gol çıkardı, iyi mi!.. Beşiktaşlı futbolcular topu kazandıklarında ağır ve garip hareketleriyle üç kişinin arasına girip o topları kaybettiler. Oldukça tuhaftı.
Evet, penaltı pozisyonu da var. İlk yarının uzatma dakikalarında Tiago Djalo, ceza alanına girip gol şansını yakalayan Ogundu'yu durdurmak için çaresiz kaldı ve rakip oyuncuya müdahalesi, hakem Kadir Sağlam'ın tereddütsüz penaltı kararıyla değerlendirildi. İbrahim Kaya'nın gole çevirdiği atış, Beşiktaş'ın verimsiz futboluna kesilmiş faturaydı.
Golün sonrasında, ikinci yarıda Sergen Hoca yaptığı değişikliklerle oyunu Alanya yarı sahasına taşıyıp pozisyon sayısını artırdı. Gelin görün ki ayaklarından gol beklenen Tammy Abraham, Rafa Silva, El Bilal Toure ve diğerleri kötü tercihler ve zamanlama yanlışlarıyla skor tabelasını değiştiremediler. Elbette kaleci Ertuğrul'un olağanüstü kurtarışlarını da alkışlamak gerekiyor. Derken, eski göz ağrısı Güven Yalçın, akıl dışı boş alan bırakan Beşiktaş'a ikinciyi attı ve Sergen Hoca'ya sunulması beklenen "Hoş geldin partisi" umut kırıcı drama dönüştü.