8 Mart'ta ne, niçin kutlandı

Modern zamanların temel olgularından biri kitle kültürünün alt parçalarının oluşturulmasının ve yayılmasının eskiye nispetle çok daha kolay olması. Bu çerçevede, günümüz insanının en büyük özelliklerinden ve zaman zaman zaaflarından biri kitle kültürüne mahsus unsurların sorgusuz sualsiz, peşinen ve mutlak doğru olarak kabul edilmesi. Ne yazık ki işinin en önemli parçası düşünmek ve sorgulamak olan akademisyenler arasında bile böyle davrananlara rastlamak çok kolay.

8 Mart Kadınlar Günü veveya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılmakta ve kutlanmakta. Bu, ortalama kültürün bir parçası. O kadar ki, Türkiye'de seküler kimseler yanında dindarlar da, sosyalistler yanında sağcılar ve hatta faşistler de üç aşağı beş yukarı aynı ifadelerle 8 Mart'ı değerlendirdi. Günün -meselâ Erkekler Günü'nden farklı olarak- hatırlanması ve anılması, hatta saldırgan bir söylemin ve faaliyetlerin aracı yapılması, genel olarak , "toplumsal cinsiyet eşitliği" adına verildiği iddia edilen mücadelenin bir parçası olarak görülme potansiyelinden kaynaklanıyor. Güne bu açıdan bakanların en azından bir kısmı erkeklerle kadınlar arasında toplu bir zıtlaşma olduğunu var saymakta ve erkeklerin fiilen veya oluşturdukları kültür aracılığıyla kadınlar üzerinde tahakküm kurduğuna inanmakta. Bunun sebep olduğu hırsla, kadınlar gününü, erkeklere saldırı hatta nefret ifade eden şekillerde kutlamakta.

Ne var ki bu bakış hem bazı yanlışlar ihtiva ediyor olabilir hem de kimi hatalara vücut verebilir. Örneğin, ilk problem, günün tüm kadınlara mı yoksa sadece kadın emekçilere mi atfedileceği. Eğer ikincisi söz konusuysa, yani kutlanan emekçi kadınlar günüyse, bu yaklaşım da kadınlar arasında bir ayrımcılığa imza atıyor ve böylece erkeklere mal ederek karaladığı bir davranışı kopyalıyor demektir. Bu tür bir kavramlaştırma şikâyetçi olunan ayrılıkçı ve ayrımcı kültürün bir bakıma onanması ve kuvvetlendirilmesi anlamına geliyor.

Bir diğer mesele günün neyi, niçin kutladığının pek anlaşılmaması. İnsan hakları teorisi açısından bakınca bu tür toplu karşılaştırmalar ve zıtlaştırmalar yapmak ahlâka da, vicdana da aykırı. Hayatta herkes kendi hatalarından sorumlu. Dolayısıyla, kadınlara zarar veren hatalardan tüm erkekleri sorumlu tutmak bir tür akıl tutulması. Hele hele bu tavrın bir toplu erkek düşmanlığına vardırılması tam bir felaket. Nasıl ki bir kadının bir erkeğe kötülük yapması tüm kadınların suçlu ilan edilmesini gerektirmiyorsa aynı şey kadınlara karşı erkekler tarafından gerçekleştirilen kötü fiiller için de geçerli.