Kadının meselesi, erkeğin derdi mi

Yönetmen Ferzan Özpetek'in merakla beklenen yeni filmi Elmaslar (Diamanti), İstinyepark'ta düzenlenen görkemli gala gecesiyle izleyiciyle buluştu.

İtalya'da gişe rekoru kıran, Venedik Festivali'nde ödül alan filmin İzmir'deki ilk gösterimini izleyenler arasındaydım.

Özpetek'in sinema dilini pek iyi bildiğim söylenemez; ancak Elmaslar filmiyle karşı kıyıdan, yani bir erkek olarak kadın meselelerine bu denli cesur ve samimi bakması kalbimi fethetti diyebilirim.

70'li yılların Roma'sında, bir terzi atölyesinde çalışan 16 kadının yaşamını konu alan film aslında sınırlar, ülkeler hatta yıllar fark etmeksizin hepimizin üç aşağı beş yukarı ortak dertlerinin de tanıdık hikayesiydi…

Yani maruz kaldığımız; toplumsal cinsiyet eşitsizliği, mahalle baskısı, erkek şiddeti ve sınırları politik olarak daha doğmadan çizilmiş olan hayatların içine sıkıştırılan hayallerimiz zaten bildiğimiz öykülerdi.

Özpetek, filmiyle bu dertlerimize yaklaşmış, anlamaya çalışmış ve en önemlisi de perdede görünür kılarak kitlelere ulaştırmıştı.

Özellikle filmdeki bir kadın çalışanın eşinden gördüğü şiddet sahneleri oldukça sarsıcıydı…

Kapı komşumuzda yaşananları çoğu kez "mahremdir" diyerek görmezden gelen toplumun bireyleri olan bizler, bu kez kaçamamış, koltuğa sıkışıp şiddeti iliklerimize kadar hissetmiştik.

Özpetek, derdimizi anlatmakla kalmıyor; finalde biz kadınlara var olma başarısının reçetesini de sunuyordu: kadın dayanışması!

O, 16 kadın çalışan birlik olup, güçlenerek yaşadıkları sorunların üstesinden geliyordu.

Bireyselleşmenin arttığı, bırakın erkekleri bir kadının bile hemcinsine büyük bir iştahla zorbalık ya da şiddet uygulamayı kendinde hak gördüğü çağımızda Özpetek'in filmiyle bizlere "dayanışmanın" gücünü hatırlatması bu yüzden çok kıymetliydi.

Ancak yine de sinema çıkışında kendi kendime, "Peki ya erkekler Onlara toplumsal eşitlik mücadelesinde hiç mi pay düşmüyor" diye sormadan da edemedim. Meselemizi biz iyi biliyorduk da onlar ne kadar farkındaydı emin değildim…