TSK'ya operasyon; Türkiye'ye saldırı idi!

Henüz Ergenekon operasyonları başlatılmamış, ancak delil uydurma hazırlıkları yapılıyordu. İktidar her vesileyle Türk ordusuna "cumhuriyeti koruma ve kollama" görevi verilmiş olmasından rahatsızlık beyan ediyordu. O sıralarda Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü vardı ve dış basında Türkiye hakkında çıkan haberleri, hiç sansür etmeden yayınlardı. Resmî çeviriye göre Mısır'ın El Ahram gazetesinde 27 Nisan 2006 tarihinde çıkan haberde şu bilgiler veriliyordu: "ABD, AB'nin, Türkiye'nin üyeliğinin şartlarından biri olarak Türk ordusunun siyasetteki rolünün kısıtlanması için koyduğu kriteri desteklediğini açıkladı. ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu Bakan Yardımcısı Matt Bryza, Washington'da Yabancı Muhabirler Merkezi'nde yaptığı açıklamada, demokratik ve AB üyesi olmaya çalışan bir ülke olarak Türkiye'nin, ordunun siyasetteki rolünün sınırlandırması dahil AB'nin koyduğu kriterlere bağlı kalması gerektiğini vurguladı." Tabii bu haber, o zaman da gözümden kaçmamıştı. İktidar Türkiye'de millî direnci oluşturan bütün kurumlara savaş açmıştı. Türk Ordusu'na operasyon yapılmasını, açıkça ABD istiyordu. ABD ve AB, Türkiye'yi AB kapısında tutmak, bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri'ni mümkün olduğu kadar zayıflatmak şeklinde ortak bir politika takip ediyordu. Bu sırada "Çete operasyonları" sürdürülüyor ve orduya büyük operasyon yapılabilmesi için yasal alt yapı oluşturuluyordu... Eski bir istihbaratçı olan Prof. Dr. Mahir Kaynak, "Ülkemizde günaşırı yeni bir çete yakalanıyor ve bunların hemen hepsi askerlerle ilişkilendiriliyor. Bazı yorumcular 28 Şubat süreciyle günümüz arasında benzerlik kuruyor ve demokrasiye yönelik yeni bir komplodan söz ediyor. Bu analizlerin hiçbirine katılmıyorum ve silahlı kuvvetlerin tertiplerin bir parçası değil hedefi olduğunu düşünüyorum." diyordu. Kaynak, meseleyi net bir şekilde ortaya koyuyordu: "Türkiye'nin bugünkü manzarası, doğal sürecin bir sonucu değil, başarılı dış operasyonların eseridir. (...) Yeni hedef Silahlı Kuvvetlerin siyasi etkisini sınırlamak hatta yok etmektir. Bugün yaşadığımız coğrafya askerî operasyonların cereyan edeceği bölgedir ve ordumuzun oynayacağı rol belirleyici olacaktır. Bu şartlar altında ordu ile halk arasındaki güvenin zedelenmesi Türkiye'nin bölgede oynayacağı rolü zora sokabilir hatta engelleyebilir. Olayları orduyu töhmet altında bırakacak biçimde yorumlayanlar bir karşı hamleye zemin hazırlamaktadır." Biz bu konuları o tarihlerde