"Terörist başı"ndan "kurucu önder"e...

Yıllar önce Abdullah Öcalan, demokratik konfederalizm gibi konularda yazdığı yazıları İmralı'da, avukatlarına verir, bunları bazı gazetelerde köşe yazısı şeklinde yayınlatırdı. Bu yazıların analizini yaparken, ilk paragrafta yaptığım gibi Öcalan'ın sadece görüşlerini inceler, terör örgütünün başı olduğuna değinmezdim.

Bir insan eli kanlı katil de olsa görüşüne cevap verirken, onun bir terör örgütü kurucusu mahkûm olduğunu hatırlatmak bana doğru gelmezdi! Bunun sebebi, sanıyorum babamdan kalan bir ruh halidir ama bu durumu, hukuktaki "silahların eşitliği" kavramı ile açıklamak da mümkündür. Silâhların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının, usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir.

Gerçi, ben yazılarım yüzünden her zaman duruşmaya çıkmıyorum ama her gün okurun huzuruna çıkıyorum... Yazı da ruhun aynasıdır...

Bir arkadaşım, bu tutumumun doğru olmadığını, her Öcalan deyişimde mutlaka "terörist başı" ifadesini de kullanmam gerektiğini söylemişti. Ona neden böyle yaptığımı anlatamamıştım, çünkü dinlememişti.

57'nci hükümetin kurulduğu günün sabahında, gazeteci olarak görüştüğüm Devlet Bahçeli'ye, yaptığım araştırmalara göre Türkiye'ye ekonomik baskılar uygulanacağını, MHP'den de çeşitli konularda tavizler isteneceğini, bu konularda ne yapacağını sormuştum. Bahçeli, milli egemenliğe zarar verecek her türlü girişime MHP'nin engel olacağını söylemiş ama ABD'nin "Uluslararası Tahkim" gibi, "Endüstri Bölgeleri Yasası" gibi, IMF'nin "15 gün içinde 15 yasa" gibi baskılarına boyun eğmişti...

Aradan yıllar geçti; Anayasa'nın Tayyip Erdoğan'a göre değiştirilmesini 2017'deki gayrimeşru referandumla sağlayan Bahçeli, aniden Abdullah Öcalan'ı Meclis'e davet etti, sonra PKK'nın, Malazgirt'te kongre toplamasını ve kendisini feshetmesini istedi.

PKK, konuyla ilgili açıklamasında, Kürtlere soykırım yapıldığını iddia etti, Lozan ve 1924 Anayasası öncesine dönülmesini istedi.

KCK, PKK'nın terörü sona erdirdiğini ama silahları ancak Öcalan'a teslim edebileceklerini açıkladı.

Yani Sevr'e dönülmesini istediler... Tekrar olacak ama Atatürk, Nutuk'ta aynen şöyle demişti:

"Sevr'de, 'Fırat'ın doğusunda ve Ermenistan, Irak ve Suriye arasında kalan bölge için İtilâf Devletleri temsilcilerinden kurulacak bir komisyon özerk bir yönetim şekli hazırlayacaktır.' deniliyordu. Lozan'da, elbette bu talepler söz konusu ettirilmemiştir."

Yani, PKK'nın Lozan'a karşı çıkıp bölgede özerk yönetimlerden oluşan bir konfederalizm kurma projesinin özü, Sevr'de vardır ve bunun için "Yeni Anayasa" istiyor.

Öcalan'a yıllarca