Sulu zam mı kuru zam mı

Tayyip Erdoğan, AKP grubunda yaptığı konuşmada "Ne diyorlar; biz gelirsek bu işleri alan müteahhitlere ödeme yapmayacağız... Yahu siz ne cinssiniz ya. Devlette devamlılık esastır. Söke söke bu ülkede bir yargı var, şakır şakır ödemeye mecbursun." dedi. Erdoğan, bu sözlerle iktidardan gideceklerini kabul ediyor... Bir de yabancı yatırımlar var... İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, geçen yıl "Kanal İstanbul'a yatırım yapan ülkeler ve bankaların parasını ödemeyiz" dedikleri için kendisine ve Kemal Kılıçdaroğlu'na cevaben "Biz bu şirketlerle anlaşma yaptık, uluslararası tahkim mahkemesi yoluyla paralarını söke söke alırlar" diyen Erdoğan'a "Uluslararası hukukta, 'tiksindirici borç' diye bir kavram vardır. Bu kavram, dış borç alan ve bunu milletinin menfaatine harcamak yerine, kendi kişisel ikbali için harcayan liderler için kullanılır. Bu liderler, iktidardan düştükten sonra, o borcun, ülkedeki vatandaşlardan değil, borcu alan liderlerin, kişisel harcaması olarak kabul edilerek, o kişinin, bizzat kendisinden tahsil edilmesini söyler." diye hitap etmişti... Günümüzde ise sigaradaki vergileri devamlı artırdıklarını belirten Erdoğan, "Bundan dolayı da çok rahatsızlar. Hem suluda artırıyoruz hem sigarada artırıyoruz. Hayret! Aç, sefil geziyor ama onu almaktan geri durmuyor. Rakıyı almaktan, birayı almaktan geri durmuyor" diyerek konuyu "yaşam tarzına müdahale" tartışmasına çekti ama asıl sulu zam, akaryakıta, doğal gaza ve elektriğe yapıldı. Elektrik de barajlardan yani sudan elde edilmiyor mu Erdoğan, "camide bira içtiler" propagandasına devam ederken Gezi'deki kadın eylemcilere de "sürtük" diyerek hakaret etti. Camide bira içilmediğini söyleyen imam Fuat Yıldırım'ı sürdüler ama şimdi ülkeye doldurulan yabancılardan biri, Esenyurt'ta bir camide çocuğa tecavüz etti! Hayat pahalılığı ise zamlarla birlikte öyle bir hale geldi ki artık insanlar boğaz tokluğuna çalışır duruma düştü. Emekli maaşı ise mutfak masrafına bile yetmiyor. Bir de dünya çapında yapay kıtlık oluşturma çabaları var. Konya ovasında toprağı bulunan bir arkadaşım 2005 yılında, devlet yetkililerinden ne kadar buğday ekeceklerine dair "talimat" geldiğini söylemişti. İktidara da talimatı "Dünya Ticaret Örgütü" veriyordu. Türkiye'nin buğday üretimi sınırlandırılıyordu! Hayvan sayısı da her geçen gün azaltılıyordu. Çiftçi arkadaşım, "Ben buğday yerine