"Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır!"

Prof. Dr. Anıl Çeçen, "Türkiye Artık Toparlanmalıdır" başlıklı yazısını bir öneriyle bitirdi:

"Alt kimlikleri karıştırarak kendine bağlı bölgesel federasyonlar kurmak isteyen emperyalizm ve siyonizmin 'Post-Kemalizm' ya da 'Post-Post Kemalizm' gibi uydurma senaryolar üzerinden paradigma değişikliği önerenler, Türk devletini ortadan kaldırabilmek üzere emperyalizmin emirlerini yerine getirerek ve alt kimlikçilik çabasıyla yeni tür mikromilliyetçilik oyununu canlandırarak, olmayan bir demokrasicilik üzerinden geçmişten bugüne hazırlamış oldukları bütün etnik ırkçılık senaryolarını devreye sokmakta, Türkiye'nin ulusal kurtuluş savaşı aracılığı ile kazanmış olduğu ulusal birlik ve bütünlüğünü ortadan kaldırabilmenin yollarını aramaktadır.

Yine de Post Kemalizm tartışmaları ile Kemalist ulus devleti ortadan kaldırmak isteyenler, bugüne kadar böyle bir hedefi gerçekleştirememişlerdir.

Öyleyse Post Kemalistler, biraz da Post-Emperyalizm, Post-Siyonizm,Post-Liberalizm ,Post-Modernizm ve Post-Trumpizm gibi kavramlar üzerinden hukuk dışı dünyanın durumunu, dünya halklarına anlatacak, yeni söylemlere geçmelidir. Bu yolları deneyenler insanlığın önüne gerçekçi alternatifler getirebilir.

Türkiye, iki kutuplu dünyadan çıkış ile birlikte içine sürüklendiği çok kutuplu kaotik ortamdan kurtulabilmek için acilen toparlanmalı ve kurucu devlet modeli ile harekete geçerek, ulusal çıkışa yönelmelidir."

Peki Post Kemalizm nedir Vikipedi'ye göre "Post-Kemalizm, Türkiye'nin, yaşadığı siyasi ve kültürel sorunların kaynağının askeri-bürokratik İttihatçı-Kemalist ideolojide yattığını savunan ve Türk resmi tarihçiliğini sorgulayan bir akımdır.

12 Eylül sonrası ortaya çıkan post-Kemalist akım, 2000'li yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesi ile Türk tarih yazımının merkezine oturmuş, 2010'lu yıllardan sonra ise gerilemeye başlamıştır.

Post-Kemalist düşüncenin temelinde, Şerif Mardin'in Türkiye koşullarına uyarladığı merkez-çevre kuramı yatar. Mardin'e göre asker-bürokrat sınıftan oluşan 'merkez', liberaller, sosyalistler, başta Kürtler olmak üzere azınlıklar ve özellikle muhafazakârlardan oluşan 'çevreyi' dışlamış ve Türk siyasetinin dışına itmiştir. Siyasi 'merkez', iktidarını korumak ve modernleşme misyonunu gerçekleştirmek için 'çevre' ile çatışmaya girmiştir ve onu kendisine bir tehdit olarak görmüş ve bu hareketi bastırmaya çalışmıştır. Türkiye'de yaşanan askeri müdahalelerin, parti kapatmalarının temel sebebi de budur...

Post-Kemalistler, 'çevrenin' iktidara gelmesi ile vesayetçi merkezin tasfiye edileceğini ve Türkiye'nin demokratikleşeceğini savunmuştur.

Post-Kemalizm açısından dönüm noktası 2002'de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesi olmuştur. AK Parti iktidarı ile beraber 'askeri-bürokratik' düzenin iktidardan düşmesi, Post-Kemalizmin Türk tarih yazımının merkezine yerleşmesini sağlamıştır. Yürürlüğe konulan Avrupa Birliği ile uyum yasaları, 12 Eylül ve 28 Şubat döneminin izlerinin silinmesi, 2007 anayasa değişiklikleri, Ergenekon ve Balyoz davaları ve Çözüm Süreci gibi olaylar post-Kemalist anlayışın uygulamaya konulması olarak nitelendirilmiştir.