Antakya Lisesi öğrencisiyken, yaz tatilinde, bazı sınıf arkadaşlarım orman idaresinin bürosunda "mevsimlik işçi" olarak çalışırdı. "Çalışırdı" diyorum ama aldıkları ücret, harçlık düzeyindeydi. Orman yangınlarıyla ilgili hiçbir eğitim almadıkları halde sabahtan akşama kadar, büroda 10-15 kişi hazır beklerdi. Ormanlar, Amanos dağlarında idi ve şehir merkezinden dağların eteklerine en erken bir saatte ulaşılabilirdi. Büyük bir yangın durumunda, şehir merkezinden araçlarla çıkıp, yangına nasıl müdahale edeceklerini sorar ve bunun ciddi bir önlem olmadığını söylerdim.
Bu arada ben de Hatay Emniyet Müdürlüğü bahçesinde, vatandaşlara pasaport dilekçesi formu doldururdum.
Tabii aradan yıllar geçti, her yıl Ege, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde çıkan orman yangınlarına, Türk Hava Kurumu'nun uçaklarla müdahale ettiğini takip ettik. Derken, AKP iktidarı, Türk Hava Kurumu'na el koydu, uçaklarının bakımını yaptırmadı, filosunu genişletmedi, eğitimli ve tecrübeli personeli dağıttı, yenilerini yetiştirmedi. Yangınlara yurt dışından kiralanan uçaklarla müdahale edilmek istendi, yeterli olmadı...
***
Son günlerde, orman yangınları yeniden başlayınca, bakanlığın hazır beklettiği 27 uçağın ve ayrıca helikopterlerin yetersiz kaldığı görüldü... Orman Bakanı her gün açıklama yapıyor ve kontrol altına alınabilen veya alınamayan yangınlar hakkında bilgi veriyor.
Eskişehir'de, Bursa'da yangınların eş zamanlı olarak başladığına dair bilgiler geliyor. Anlaşılıyor ki yangınlar, insan eliyle ve sadece benzin dökerek değil, teknolojik yöntemlerle de çıkarılıyor! Nitekim 27 kişi yakalandı ve tutuklandı... 50 kişi de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bu rakamlar, Türkiye'nin organize bir saldırı altında olduğunu gösterir.
Emekli amiral Cem Gürdeniz, "Orman yangınları doğal afet boyutunu aşmıştır. Hibrit savaşın bir enstrümanına dönüşmüştür. Ana vatanımızın pek çok yerinde tarihte örneği görülmemiş şekilde aynı anda orman yangınlarının çıkması iklim değişikliği ile izah edilemez. Lozan, Montrö, Kıbrıs Zaferinin yıldönümü haftasında orman yangınlarının çıkması talihin fonksiyonu değildir. Bu yangınların düşman işgalinden farkı yoktur. Türk devleti, ordusu ve milleti ile seferberlik ruhu içinde doğamızın işgal ve tahribine karşı mücadele etmelidir. Her yaz sadece Tarım ve Orman Bakanlığı değil devlet, başta ordu olmak üzere tüm acil durum kurum ve kuruluşları; sivil toplum örgütleri ve gönüllüler ile bir savaşa hazırlık kapsamında teyakkuza geçmelidir. Bunu koordine etmek hükümetin görevidir." diyor.
Yalnız Türk ordusunun bünyesindeki afetlere müdahale ekipleri dağıtılmış durumdadır. Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerde bile ordu, kışlada üç gün bekletildi...
Son olarak İskenderun'da iki Mehmetçik, sıvı kaybından hayatını kaybetti! Mehmetçiklerin neden sıvı kaybettiğini, olayın aslını açıklayan yok...
***
Boyabat'tan arayan eski dostum Cem Tufan, "Uygulanan ekonomik-sosyal politikalar sonucunda köyler boşalmış durumdadır. Ormanlarımız, maden şirketlerine değil, orman köylüsüne zimmetlenmelidir. Böylece hem istihdam sağlanarak köylerin boşalması durdurulur hem de ormanlarımız korunmuş olur. Şehir merkezlerindeki itfaiye ekipleriyle orman yangınlarının önüne geçilemez. Çünkü anında müdahale edemezler, mesafeden dolayı geç kalırlar."