Kıble şimdi de Şam'a mı döndü

Tayyip Erdoğan, Malazgirt konuşmasında "Terörsüz Türkiye sürecinde kısa sürede önemli mesafe kat ettik. Süreci kundaklama çabalarına rağmen başardık. Yönünü Ankara'ya ve Şam'a dönenler kazanacak. Kıblesini şaşıranlar, kendine yeni patron arayanlar ise kaybedecektir" dedi.

Burada siyasi kıble Ankara ve Şam oluyor! Aynı anda iki kıble nasıl olur o belli değil ama bir zamanlar, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 2006 yılında "Suriye meselesini Türkiye ve Arap Birliği'ne verdik" demişti.

***

Türkiye ve Arap ülkeleri, elbirliğiyle ama ABD koordinasyonuyla, Suriye'nin işini bitirdi. İdlib'de Türkiye'nin koruması altında bulunan Colani adlı terörist, Suriye'nin başına getirildi.

O yıllarda AKP iktidarı, Avrupa Birliği'ne odaklanmıştı. Bunun gerekçesini, AKP'li bir üst düzey yönetici, "Ankara'nın şerrinden Brüksel'in şefaatine sığınmak" olarak açıklamıştı. Yani o zamanlar, Ankara'yı şer merkezi olarak görüyorlardı...

Bu arada AKP'nin Avrupa Birliği macerasını destekleyen bazı liberaller, "Ya Avrupa Birliği, ya Suriye!" ve "Ya Küreselleşme, ya Suriye!" diyor, yani Türkiye'nin Avrupa Birliği'ni tercih etmemesi halinde, Suriye ile bütünleşeceğini bunun da ülkeyi geriye götüreceğini savunuyordu. Üstelik soru, üniversite sınav sorularındaki gibi çoktan seçmeli bile değildi! Soru, sadece iki alternatif varmış da birisini seçmeye mecburmuşuz gibi bir kabulle soruluyordu! Halbuki, Avrupa Birliği, Türkiye'yi ancak köpek kulübesine bağlayabileceğini karikatürlerle açıklıyordu!

Şimdi gelinen noktada, Erdoğan "Yönünü Ankara'ya ve Şam'a dönenler kazanacak." dedi ama Şam da elde durmuyor ki!

***

İsrail Şam'a 20 kilometre mesafede askeri üs kuruyor... Canı sıkıldığı zaman Şam'ı ve çevresini bombalayan İsrail, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin askeri üs kurmak istediği iki eski üssü de vurdu. Türkiye'den çıt çıkmadı! Türkiye bu politika ile mi yönünü Şam'a döndürecek

Kaldı ki ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suriye'nin mevcut merkezi devlet yapısının sürdürülemez olduğunu ve bölgesel özerklikleri de koruyan, "federasyon değil ama ona yakın" yeni bir yönetim modeline ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Aslında Erdoğan da Suriye'nin kuzeydoğusunun nasıl yönetilmesi gerektiğini, 2019 yılı başında, New York Times gazetesinde yayınlanan makalesinde şöyle açıklamıştı.

"Tüm toplulukların yeterli siyasi temsile sahip olmasını sağlamak da bir diğer önceliktir. Türkiye'nin gözetimi altında YPG ya da IŞİD'in kontrolü altında olan bölgeler, seçimle iş başına gelmiş konseyler tarafından yönetilecek. Terör örgütleriyle bağlantısı olmayan şahıslar bu yerel yönetimlerde kendi topluluklarını temsil etme hakkına sahip olacak. Suriye'nin kuzeyinde çoğunluğun Kürt olduğu bölgelerdeki yerel konseyler çoğunlukla Kürt temsilcilerden oluşacak olsa da tüm toplulukların adil temsil edildiğinden emin olunacak. Uygun deneyime sahip Türk yetkililer onlara belediye, eğitim, sağlık ve acil hizmetler konularında danışmanlık verecek."