İktidar ne zaman şiddete başvurur
Bulunduğu yerin CIA tarafından tespit edilerek Rus istihbaratına bildirilmesi sonucu nokta atış bombalamayla şehit edilen eski Çeçenistan Devlet Başkanı Dudayev, kendisine Moskova'daki Çeçen mafyası sorulduğunda, "Bir ülkede polis varsa mafya yoktur. Mafya varsa, polis yoktur" demişti. Dudayev, bu ifadeyle, bir ülkede şiddeti görünürde kullanan kim olursa olsun, sorumlunun iktidar olduğunu belirtmiş oluyordu.
Uzun bir süredir Türkiye'de şiddet bir siyaset aracı olarak kullanılmaktadır. Görüşleri rahatsız edici bulunan gazeteciler, iktidara alternatif olabilecek siyasi kadrolar, açık veya örtülü bir şekilde iktidar şiddetiyle susturulmaya veya durdurulmaya çalışılmaktadır. Bu yolda medya şiddet aracı olarak kullanılmakta, etkili kişiler, tehdit, şantaj, iftira ve itibarsızlaştırma kampanyaları ile etkisizi hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Son günlerde, "iktidarın Suriye politikasıyla ilgili" somut verilere dayanan eleştirilerime karşı bana yönelik tehdit ve iftiralar da var. Yaptıran belli...
Daha önce de iktidar, hukuk sistemini ve medyayı o zamanlar rejimi korumakla görevli olan ordu mensuplarına yönelik birer şiddet aracı olarak kullanmıştır.
Ergenekon, Balyoz ve Casusluk kumpasları konusunda, "Ben yapmadım, FETÖ emniyeti, FETÖ yargısı, FETÖ medyası yaptı" demek mazeret değildir. Bir ülkede orduya bile emniyet, yargı ve medya üzerinden kumpas kurulabiliyorsa bunun iktidardan bağımsız olarak sürdürülebilmesi mümkün değildir.
Son dönemde, Ümit Özdağ'ın, Türk hukukunda olmayan "düşman ceza hukuku" çerçevesinde ve açılım politikalarına engel çıkarmasın diye "önleyici tutuklama" ile aylardır Silivri'de tutulması, iktidarı demokratik yollardan değiştirme potansiyeline sahip Ekrem İmamoğlu'nun ekibiyle birlikte tutuklanması, bir astroloğun ardından bir sinema ajansı sahibi Ayşe Barım'ın tutuklanması, "Bakalım CHP'nin daha kaç adayı Cumhurbaşkanlığı yolunda telef olacak" ifadesinden sonra, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e saldırı; bütün bunları uygulayanlar kim olursa olsun, iktidarın sorumlu olduğu farklı şiddet biçimleridir.
Peki bu hep böyle mi gidecek Türkiye ne zaman normalleşecek veya normalleşebilecek mi
Laf üreterek veya "şöyle olmalı, böyle olmalı" diye dilek ve temennilerinizi ifade ederek bu soruların cevabını veremezsiniz. Gazetecinin temel görevi ise gerçekleri tespit ederek kamuoyuna sunmaktır. Bu da halkın ve hakkın sesini duyurmakla birlikte olaylar hakkında bilimsel analiz yapanlara başvurmakla mümkün olabilir...
Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu'ndan Yard. Doç Dr. Zafer Yılmaz'ın, "Hannah Arendt'te iktidar ve Şiddet İlişkisi" başlıklı makalesi, bu konuda yeterince aydınlatıcıdır. Özetle şöyle diyor:
"Kendisinden önceki siyasal kuramcıların iktidar ve şiddet arasındaki ilişkiyi nasıl gördüklerini değerlendiren Arendt, soldan sağa tüm siyasal kuramcılar arasında tuhaf kabul edilecek bir uzlaşmaya varıldığını söyler. Uzlaşma noktası, şiddetin, iktidarın en bariz dışavurumundan daha fazla bir şey olmadığıdır.