İki kelimelik direniş sırrı!

Sürekli olarak Türkiye'de ve dünyadaki çarpıklıkları incelediğim için zaman zaman "Yazdığın her şey doğru ama çözüm nedir" diye soranlar oluyor. Oysa her eleştiri veya tespit çözüme giden yolu açmak içindir... Yoksa gerçeği söylemenin ne faydası olur Çözüm, aslında çok basittir, iki kelimede saklıdır ama farkında bile değiliz!Bu yazıyı yazmaya karar vermemin sebebi, son olarak TC ULUCA adlı Twitter kullanıcısının paylaştığı Soljenitsin'e ait şu sözdür..."Yalan söylediklerini biliyoruz, yalan söylediklerini biliyorlar, yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar, yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz, ama hâlâ yalan söylüyorlar."İşte en düşük memur maaşı 22 bin liraya çıkarılmış, "SSK ve Bağ-Kur emeklilerine de yüzde 25 zam yaptık" diyorlar. Sonra da zaten en düşük emekli maaşı 7500 lira iken, zamlı maaşın da 7500 lira olduğunu görüyoruz... Bunu da "kök maaşa zam yaptık" diye izah ediyorlar!Peki insanları ahmak yerine koymak demek olan böyle bir uygulamaya nasıl cesaret edebiliyorlarBunu anlamak için yine Soljenitsin'e başvurmak gerekiyor.Soljenitsin, 12 Şubat 1974 günü, "Yalanla yaşama!" çağrısını yazdığı gün tutuklandı ve sürgüne gönderildi. "Çözüm nedir" sorusunun cevabı bu yazıda var. Sabri Gürses'in Rusça'dan çevirdiği metnin tamamı gazetedeki sütuna sığmaz... Bu sebeple kısaltarak veriyorum:Yurtta yoksulluk ve köhnelik bu kadar yaygınken, gereksiz bir kozmik böbürlenmeye kalkışıyorlar; uzaklardaki vahşi rejimleri destekliyorlar; iç savaşları tetikliyorlar. Üstelik kimi isterlerse yargılıyorlar ve sapasağlam insanları akıl hastanelerine kapatıyorlar, her şey "onlarda", biz ise güçsüzüz...Artık dibe kadar vardılar, artık evrensel ruhsal ölüm hepimizin üzerine çöktü ve fiziksel olarak hem bizi, hem çocuklarımızı tutuşturup yakıyor- ama biz eskisi gibi hep korkakça gülüp dilsiz bir şekilde mırıldanıyoruz:"Biz ne yapabiliriz ki Güçsüzüz..."O kadar umutsuzca insanlıktan çıkmış durumdayız ki, bugünkü şu gösterişsiz yemlik için bütün ilkelerden, ruhumuzdan, atalarımızın bütün çabalarından, bizden sonrakilere kalacak bütün varlıklardan vazgeçiyoruz.Oysa biz her şeyi yapabiliriz ama kendimizi teselli etmek için kendi kendimize yalan söylüyoruz. Hiçbir şekilde "onlar" suçlu değil, biz kendimiz, sadece biz suçluyuz!Bizim ağzımızı tıkamışlar, biz duymuyoruz, sormuyoruz. Onlar bizi nasıl duysunAma o hiçbir zaman kendi kendine kalkıp gitmez, eğer biz hepimiz her gün onu kabul eder, över ve güçlendirirsek, eğer onun en hassas noktasından yakalamazsak onu.Yani yalandan.Şiddet yalan dışında hiçbir şeyle örtünemez, yalansa sadece şiddetle ayakta durur. Ve şiddet bizden sadece yalana boyun eğmemizi, her gün yalanı