Hukukta, haddini bildirmek var mı

"Ördek" lakaplı bir kişi, arkadaşı "Hava bulutlu" deyince, "Vay sen bana ördek dedin" diye kıyameti koparmış. Arkadaşı şaşırmış, "Bunu nereden çıkardın" diye sormuş. Ördek lakaplı olan "Bulut, yağmur getirir. Yağmur yağarsa ne olur, gölet oluşur. Gölette ne yüzer Ördek. Sen bana ördek demek istedin!" diye cevap vermiş...

Türkiye'de kanunlar değil ama uygulamalar da bu fıkra gibi...

Bursa'nın Karacabey ilçesine bağlı Akhisar Köyü'nde çiftçilik yapan Sinan Çiftçi, geçen yıl ağustos ayında, ANKA Haber Ajansı'na röportaj verdi. Ürünlerinin tarlada kaldığını belirten Çiftçi, iktidara yönelik eleştirilerini sıraladıktan sonra "Bugün çiftçinin anası ağlıyor" ifadesini kullandı. Adamın soyadı bile Çiftçi...

Çiftçi hakkında "Cumhurbaşkanı'na hakaret ettin" diye soruşturma açıldı

"Bunu nereden çıkardınız" diye sorulacak olursa, "Tarımdan kim sorumlu Tarım Bakanı... Tarım Bakanı kime bağlı Cumhurbaşkanına... Sen, Cumhurbaşkanına hakaret ettin" denilmek isteniyor herhalde...

Oysa kanunsuz suç olmaz, kanunsuz ceza da olmaz...

Yıllar önce de Mersin'de bir çiftçi, doğrudan Başbakan'a "Sayın Başbakan! Bu çiftçinin hali ne olacak Anamız ağladı" diye seslenmiş, Başbakan da "Al ananı da git, artistlik yapma" diye cevap vermişti...

Ali Ekber Şen'in Sözcü'de yayınlanan haberine göre Mustafa Kemal Öncel adlı o çiftçi, 15 yıl içinde başına neler geldiğini şöyle anlattı:

"O tartışmanın ardından özür dilediğim halde ekmeğimle oynadılar. İşçiyi ve tüccarı bahçeme göndermediler. Başkasının işlediği bir suçtan mütevellit adli tıplara gönderildim. Akıllı mı deli mi diye... Düzmece raporlarla siyasi bir karar bağlamında deli raporları verildi, tımarhanelere atıldım.

Sabıkam olmadığı halde başkasının vatandaşlık numarası yazılarak onun sabıkaları bana yüklenmek istendi. Hakkımda 10'u geçen dava var. Bir davaya girdim mesela Cumhurbaşkanına hakaret suçundan. Davaya bakan hâkim bana savunma hakkı vermedi. 'Sus çık dışarı' dedi. Hakaret etmediğim halde dava açıldı, ceza verilecekti... O anda da adli tıp olayları devreye girdi. 'Bu adam akıllı mı deli mi' düşüncesiyle rapora gönderildim.

Birinde 32 gün, ikincisinde 3 gün yatırdılar. Üçüncü defa gittiğimde doktorun biri 'Biz bu günaha imza atmayacağız' dedi. Ve akıllı raporu verdi. Mahkeme inanmadı, bu kez İstanbul'daki hastanelere gönderdiler. Oradan da sağlam raporu alınca, davalar art arda açıldı. Halen hakaret davalarıyla ilgili davalar temyizde, kesinleşmedi.

Hala ben polisin gözünde potansiyel suçluyum. Erdoğan her Mersin'e geldiğine beni gözaltına alıyorlar.

Şu anda çiftçinin durumu tam bitti. Daha önceleri çiftçiler iyiydi. Yani emek veriyorduk, kazanıyorduk. Ama şimdi çiftçi bitirildi. Sanki çiftçiye düşmanlarmış gibi. Bütün çiftçiler umutsuz bir durumda. Artık bittik, 'çiftçilik yapılmaz' diyerek tarla satanlar var. Ben de satışa çıkardım. Ümit kalmadı. Şu anda benim bahçem var ama ben bakamaz hala geldim. Limon bahçesi. Ortağa verdim.