Fitre miktarı ve siyasetin kimyası!

Gazete Duvar'ın haberine göre Alo 190 Diyanet fetva hattı, fitrenin kimlere verilebileceğine ilişkin soruya, "Ramazan ayında fitre asgari ücretli ya da emekli maaşı alan birinin geçinemediğini düşünüyorsanız, yan geliri yoksa evi kiraysa ya da evi varsa bile yakıtını vs. ödeyemiyorsa verebilirsiniz" diye cevap verdi...

Diyanet İşleri Başkanlığı fitre miktarını da 180 lira olarak ilan etmişti. İki açıklamayı birleştirerek yorumlarsak, emekli ve asgari ücretli dilenci yerine konulmuş oluyor.

Peki bu durum nereden kaynaklanıyor Yani ülkeyi yönetenler, emekliyi ve asgari ücretliyi, 180 liralık fitreye bile neden muhtaç ediyor

Bu sorunun cevabı belki bir cümlede verilemez ama emekli tümamiral Cem Gürdeniz'in "TrumpMusk MAGA döneminin kimyası" başlıklı yazısının son cümlesi, emeklinin ve asgari ücretlinin neden bu halde olduğuna ışık tutuyor.

O son cümle şöyle:

"Amerikan hegemonyasının en büyük başarısı müesses nizamın araçları sayesinde Türk siyasetinde vasat altındaki nitelik düşüklüğünü halka demokrasi maskesi altında kabul ettirmiş olmasıdır."

Bir ülkenin yöneticileri, emeklileri ve çalışanların bir kısmını açlığa mahkûm ediyorsa, orada demokrasiden, adaletten söz edilebilir mi Emekli maaşı bir bağış, bir lütuf değildir ki... Emekli maaşı, çalışanların iş hayatı boyunca ödediği primlerin karşılığıdır. Yani alın teriyle kazanılmış bir haktır. Bu hakkı, açlık seviyesine indirmek, gasptır, soygundur...

Cem Gürdeniz, "Kendine MAGA; Make America Great Again doktrinini seçen yeni TrumpMusk rejimi"ni analiz ediyor. Yazıyı veryansıntv'de okuyabilirsiniz... Benim ayrıca dikkat çekmek istediğim; "MAGA'nın Türkiye yansımaları" başlıklı bölümdeki şu ifadeler:

Öncelikle ABD, Suriye'de Obama döneminde başlatılan İsrail jeopolitiğine hizmet edecek bir vizyonla Suriye gibi işleyen bir ulus devletin yok edilmesi planını Türkiye'nin de katkısı ile tamamlamıştır.

Diğer yandan Fırat'ın doğusunda İsrail için en önemli vizyon olan özerk Kürt bölgesinin kurulması için her türlü gayret sarf edilmekte, ABD güçleri bölgeye yığınaklarına devam etmektedir. O nedenle ABD'den PKKYPGPYD ile mücadelemizde destek beklemek çölde su bulmak gibidir.

Aynı endişeler KKTC için de geçerlidir. ABD ve İsrail büyük stratejilerinin ayrılmaz parçası olan Kıbrıs adasında KKTC'den Türk askerinin çekilmesi ve KKTC varlığının sona ermesi için her yolu deneyecektir.

NATO gemilerinin Karadeniz'e çıkmaları ve Rusya'yı denizden kışkırtma faaliyetleri artacaktır. Bu da Montrö rejiminin uygulayıcısı olarak Ankara'yı köşeye sıkıştıracaktır.

Azerbaycan'ın İran ile arasının açılarak, İran'ın nükleer tesislerine saldırması halinde İsrail'in yanında olması sağlanmak istenecektir.