Ergenekon bir masal değil!
"Ergenekon" kavramı, yakın tarihte darbecilikle, cami bombalamakla veya ülke aleyhine askerî casusluk yapmakla ilişkilendirildi. Davaları iktidarın düğmeye basmasıyla başlatan FETÖ, asıl darbecinin, casusluk yapanın ve Müslümanları Hristiyanlaştırma operasyonuna hizmet edenin kendileri olduğu anlaşılınca, kamu vicdanında ve mahkemelerde mahkûm oldu ama Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yaptıkları tahribat, yanlarına kâr kaldı! İktidar de Türk ordusuna kumpas kurulduğunu itiraf etti. Yalnız süreç içinde, Türk Milleti'nin yetiştirdiği değerli kadrolar harcanırken, bir taraftan da FETÖ'nün kalemleri, Ergenekon destanını küçümseyen yazılar yazdı.
Oysa Ergenekon destanı, halkın uydurduğu bir masal değil, tarihçilerin tespit ettiği tıpatıp yaşanmış tarihî olayların halk diliyle anlatımıdır...
Oğuz Kağan destanının, destan olmadan önceki yaşanmış hâli, Reşideddin tarihinde de Herodot'ta da bütün ayrıntılarıyla mevcuttur. Türk tarihinde Batı'nın tarih tezlerini esas alanlar, bu gerçekleri görmemiş veya görememiştir. Oğuz Kağan ile ilgili tarihî gerçekleri, bu sütunda birkaç defa yazmıştım. Bu sebeple, bu yazıda sadece Ergenekon destanının tarihteki yerini ele alacağım.
Yusuf ve Ali Koç kardeşler, "Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk" ve "Belgelerle Türk Milliyetçi Hareketi'nin Lideri Başbuğ Atatürk" kitaplarından sonra "Belgelerle Ergenekon, Hareketin Lideri Mustafa Kemal" adlı üçüncü kitaplarını yayınladılar.
Kitabın 23'üncü sayfası ve devamında şu bilgiler veriliyor:
Çinliler'in T'u-kü-e (Tukyu) dedikleri, kendilerine Kök Türük (Göktürk) diyen bir Hun boyu, Milat'tan sonra 400'e doğru, Çin'in Şansi eyaletinin batı kesiminde yaşıyordu. Başlarında Aşına Sülalesi'nden ve Mete (Hun) hanedanından hükümdarları vardı. Çin imparatoru Tay-vy (saltanatı 424-451), bu Türk boyunun Tsiu-kiu-şi uruğunu kılıçtan geçirdi. Türkçede Aşına denen bu uruğdan sadece 500 aile, Altay Dağları'na can atıp kurtuldu. Orada Ergenekon vadisine sığındı. Tek noktadan geçit veren bu vadinin çevresindeki dağlarda demir madenini işletip silahlandı. Şansi'nin batısından Altay Dağları, kuzey-batıya yaklaşık 2.200 kilometredir.
Bu olay 439 yılında geçti. Bu tarihte Çinlileşmiş bir Türk asıllı hanedanın, Türkçe Tabgaçlar denen Kuzey Liang devletinin, kendileriyle aynı sülaleden inen Göktürkleri kılıçtan geçirdikleri biliniyor. Bu bilgi bize 6.000 ciltlik Pien-i-tien adlı Çin kroniğinden 1864'te Fransız sinologu Stanislas Julien'in tercümesiyle intikal ediyor (Stanislas Julien, Documents Historiqu- es sur les Tou-kious (Turcs), Journal Asiatique, Paris 1864, VI. Seri, III, s. 348-9'da).
Türkleri Ergenekon'a yerleştiren Göktürk prensi Bilge Şad'dır. Yerine Ergenekon'da oğlu Tavu Şad geçti ki, önce Yabgu (kral), sonra Uluğ-yabgu (büyük-kral) unvanlarını aldı. Zira Göktürkler, Ergenekon'da 96 yıl yani 3 kuşak kaldılar ve çok çoğaldılar. Tavu Yabgu'nun oğlu Bumin, 535 kutlu yılının kutlu bir gününde kağan (hakan) unvanıyla, Mete'nin meşru halefi ve bütün Türklerin büyük-hakanı olduğu iddiasıyla Ergenekon'dan çıktı. Göktürk büyük-hakanlığını kurdu ve Japon Denizi'nden Kırım'a kadar bütün Türk boyları kendisini hakan tanıdılar.