Çözüm, milletin algısını değiştirmekte...

İnternet ve sosyal medyanın gelişimiyle birlikte, okur ile yazar arasındaki mektuplaşmalar da "ileti"ye dönüştü. Hakaret içermeyen bütün iletilerin başımızın üzerinde yeri vardır. Hakaret, başkasına yapılmış olsa bile o iletileri "sessiz"e alıyorum.

Herhangi bir konuyu ele aldığımız zaman, bazı takipçiler, "Doğru ama şunlar da var" gibi yorumlar yapıyor. Seçilmiş bir konuyla ilgili bütün verileri bir köşe yazısına sığdırmak mümkün değildir, buna gerek de yoktur. Kaldı ki herkesin önceliği farklıdır. Gazeteciler için güncellik de önemlidir. Ayrıca, bahsedilen konuları zaten daha önce yazmışsanız, iki gün sonra tekrarlayamazsınız.

Yine de bu tür hatırlatmalar, sonraki yazılar için "ayak" olabiliyor. Yalnız belli gerçeklikleri her yazıda değil ancak yeri ve zamanı gelirse hatırlatabilirsiniz...

Bazı takipçilerin beklentisi ise sorunların tespitiyle birlikte çözümün de verilmesidir. Oysa bir sorunu tespit eden mantık, çözümü de gösteriyor demektir. Sorunu ortaya koymadan çözümden bahsedilemez. Sorunun giderilmesi, çözüm demektir.

Kimilerinin beklentisi ise ülke veya dünya sorunları için hazır reçeteler sunmamızdır. Sorun reçete sunmakta değil, toplumun o reçeteyi kabul edip etmemesindedir.

Hatta yeni bir medeniyet felsefesi ortaya koyup, bunu fikre veya ideolojiye dönüştürmemizi ve topluma önderlik ederek o fikirleri icra etmemizi isteyenler de oluyor.

Oysa Prof. Dr. Selahattin Halilov'un dediği gibi "Yeni bir medeniyet felsefesi ortaya koymak veya büyük işler yapmak için muhit de lâzımdır."

Hepimiz, içinde bulunduğumuz çevrenin yansımasıyız. Büyük işler yapan, aslında tek tek bireyler değildir. Yıldızlara ev sahipliği yapan, gökyüzüdür...

Bunun ötesine geçebilenler ise zaten insanlık tarihine yön veriyor. Burada Dündar Taşer'in, "Everest tepesi, Gor çukurundan sırık gibi yükselmez, Ancak Himalaya zemininden göğe kaldırılır." sözünü hatırlatmak isterim... Everest tepesinin etrafında 8 bin metreyi aşan başka tepeler vardır. Hepsinin zemini Himalaya dağlarıdır...

Atatürk'ün dediği gibi büyük işleri yalnız büyük milletler yapar.

İçinde bulunduğumuz şartlarda, bir gazetecinin yapabileceği en doğru iş, temel konularda gerçekleri ortaya çıkarmak ve fikirlerini bu gerçeklik üzerinde oluşturmaktır. Sık sık hatırlatırım ama Pakistanlı fizikçi Pervez Hoodbhoy'ın dediği gibi "Yapıcı bir değişiklik olması için gerçeklerin bütün açıklığı ile ortaya konulmasından başka çare yoktur."

Bir de Konfüçyüs'ün "Kelimelerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız" sözü var. Kelimeler, kullanandan bağımsız olarak çok hızlı dolaşır ve görev yapar!

Türk Milleti'nin tarihteki gibi büyük işler yapabilmesi ise mevcut algılarını değiştirmesiyle mümkündür.