CIA, devletin iliklerine kadar işlemişti; ya şimdi

AKP iktidarı her zaman Menderes çizgisini takip ettiğini ifade etmiştir ya, yaşanan olaylar da bunu doğruluyor. Daha önce de hatırlattığım gibi istihbarat, medya, polis ve yargıyı kullanarak siyasi rakiplerini tasfiye etmek, gelişmiş bir Amerikan yöntemidir.

ABD'de McCarthycilik adı altında tam 10 yıl süreyle bir iftira fırtınası estirilmiş ve siyasetin, medyanın ve bilim dünyasının parlak isimleri, komünist oldukları gerekçesiyle tasfiye edilmişti.

Türkiye yakın tarihte, Amerika'daki cadı avına benzeyen Ergenekon-Balyoz süreci yaşandı... İki davanın da orduya ve istihbarata kurulan kumpas olduğu sonradan kabul edildi ama Türk ordusunun en iyi yetişmiş subayları tasfiye edildi, ülke çapında aydınlar üzerinde terör estirildi. Ülkenin har alanda verimliliği düşürüldü.

Ülke işgal edilmiş olsa, işgalciler Türk ordusunu ancak böyle yöntemlerle tasfiye ederdi.

İktidar ise bu sürecin sonunda, terfi ettirdiği FETÖ'cü subayların darbe girişimini "Allah'ın lütfu" olarak kullanarak, yönetim şeklini tek adam sistemine dönüştürdü.

Gazeteci Yılmaz Polat, Ulus Dağı Yayınları arasında çıkan "CIA Pençesinde Açılım" adlı kitabının 163 ve 164'üncü sayfalarında aynen şu bilgileri vermişti:

"Abdullah Gül, 8 Ocak 2008'de Bush'a konuk oldu. Görüşmede, Kürt sorunu üzerinde durularak siyasi çözüm tartışıldı. Beyaz Saray, görüşmede PKK ve siyasi çözüm yöntemlerinin ele alındığını bildirdi.

2006'da kamuoyuna yansımayan bir anlaşma da yapılmıştı ve o tarihten beri Kaliforniya Eyaleti Sacramento bölgesinden atanan bir Amerikalı savcı, Türk Adalet Bakanlığı'nda danışman olarak çalışıyordu."

Barış Terkoğlu, odatv'de yayınladığı haberde, o Amerikalı savcının 25-26 Ocak 2007'de, İstanbul'daki hâkim evinde sekiz Türk kentinden özel yetkili cumhuriyet başsavcı vekilleri ile dört yargı temsilcisinden oluşan bir heyetle çalıştay düzenlediğini bildirdi.

Aydınlık'tan Mehmet Bozkurt ve Umut Albayrak, o savcının Susanne Hayden olduğunu açıkladı. Ergenekon soruşturmaları işte böyle başlatıldı! İçişleri Bakanlığı da ulusalcılığı suç olarak gösteren bir rapor yayınladı!

ABD ise Ergenekon-Balyoz ve açılım süreçleriyle eş zamanlı olarak Suriye'yi parçalama operasyonu başlattı ve bunun için de AKP iktidarını kullandı. ABD, bu sayede Suriye'de SDG adıyla PKK'yı silahlandırdı, ordu haline getirdi ve şimdi PKK'yı Suriye'de devlet haline getirmeye çalışıyor.

AKP iktidarı, her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söylerken, sonradan MHP ile birlikte "yerli ve milli" gibi "Türkiye yüzyılı" gibi veya "Terörsüz Türkiye" gibi basit sloganlarla Türkiye'yi "hukuk devleti" ve "milli devlet" olmaktan çıkardı.

Peki Menderes döneminde ne olmuştu

Gerçi daha önce de basında veya çeşitli kitaplarda yayınlanmıştır ama yıllarca Alparslan Türkeş'in özel kalem müdürlüğünü yapan avukat Mehmet Aydeniz, "Son Asker" adlı kitabında bizzat Türkeş'ten dinlediklerini yazdı. Türkeş şöyle diyordu: