Bu utanç verici duruma nasıl geldik

Fethi Alikoç'un, "Muhtıra, darbe, cemaat ve yönetimlerle katledilen demokrasi; 7 LIDER 70 YIL (1950 2020) Anayasalar, partiler, seçimler, hükümetler" adlı kitabı Bilge Karınca yayınları arasında çıktı. Adından da anlaşılacağı gibi Alikoç'un bu kitabı, Türkiye'nin yakın tarihi hakkında yeterli bilgi sahibi olmayanlar için bir rehber kitap niteliğindedir. Cumhuriyet tarihini, 7 siyasi liderin dönemler çerçevesinde inceleyen başka bir kitap da yoktur...

Önsözünü yazdığım kitaptan beş önemli olayı bilginize sunmak istiyorum:

Birinci olay: 1957 seçimleri, saat 17:00'de bitecek ve sandıklar açılacaktı. Ancak saat 14:30'da oy verme işlemi devam ederken radyo DP'nin kazandığı illeri vermeye başladı. İnönü buna itiraz etti. Menderes "Radyo, sonuçları açıklamaya devam etsin" talimatını verdi. Bu kez CHP, Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu. Yüksek Seçim Kurulu Kararı ile radyo yayını durdurdu. DP zaten istediğini almıştı. Bazı CHP'liler "DP kazandı" diye sandığa bile gitmemişti...

İkinci olay: 12 Mart muhtırası öncesinde 9 Mart cuntasının içine MİT görevlisi olarak yerleştirilen Mahir Kaynak, Cüneyt Arcayürek'e anlatıyor:

Arcayürek: "Amerikalılar, 12 Mart olayını bütün ayrıntılarıyla baştan biliyor muydu"

Kaynak: "Biliyorlardı. Çünkü beni biliyorlardı. Beni, kendimi ifşa etmedim. Ama birtakım kanallardan benim kimliğimi öğrendiklerini anladım. Teşkilattaki bazı adamların tavrı nedeniyle bütün bu şeylerin, bütün bu bilgilerin Amerikalıların bilgisi dışında olmadığını da anladım. O zaman öyle anlaşılıyordu ki, bir yanda İngilizler diyorum, bir yanda Amerikalılar bu işi biliyor. O zaman bir açmazın içindeydim. Hâlâ cevaplayamadım. İngilizlerle Amerikalılar karşı karşıya mıydı, yoksa bu "bir operasyonun iki değişik safhası" mıydı bilmiyorum.

Üçüncü olay: Alparslan Türkeş anlatıyor:

27 Mayıs'tan sonra Başbakanlığa oturunca Bakanlıkları dolaşmaya başladım. İçişleri Bakanlığı'na gittiğimde, orada, ayrı bir oda da bir ayrı büroda Amerikalıları gördüm. Bizim yetkililere "nedir bu" diye sorduğumda şu cevabı aldım:

-Biz, komünizmle mücadele için Amerika ile iş birliği yapıyoruz. Onlar, bu konuda bizim memurlarımızı eğitiyorlar. Beraber çalışıyoruz. Buradaki Amerikalılar da onlarla bizim aramızdaki işbirliğinin koordinasyonunu yapıyorlar.

Bunu öğrenince dedim ki: "Bunlar, buradan çıksınlar, Amerikan Yardım binasına gitsinler. Orada çalışsınlar."

Ben bu talimatı verdikten sonra, CIA'in Ankara'daki Başkanı olan Amerikalı zat, bana geldi. Çankaya'da oturuyordu hatta bir iki defa birlikte yemek yemiştik. Oradaki Amerikalıların kalmasını rica etti. Ben ısrar ettim...

Dördüncü olay: ABD, Birinci Körfez Harekâtı bahanesiyle, önce Türkiye'yi işgal etmek istedi. ABD'nin Irak'la ilgili ek talepleri Dışişleri Bakanlığı'na değil, Avrupa'daki komutanlığı (EUCOM-Stuttgart) aracılığıyla Türk Genel Kurmaylığına iletilmişti. Genel Kurmay, bu talepleri Dışişleri Bakanlığı'na da iletti.