AKP'deki özgüven eksikliğinin temel kaynağı...

Tayyip Erdoğan'ın, "Avrupa Birliği'nin Türkiye'den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde, biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz" açıklaması üzerine Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, "AB'ye veda: Haydi inşallah" başlıklı bir yazı yazdı.

Ünal, "Lozan'la başlayan, hep tek taraflı ilerleyen, sadece Türkiye'nin verdiği ve hiç almadığı, çoğu zaman da Türk hükümetlerinin ezikliği ve kompleksiyle hastalıklı ilerleyen Türkiye-Avrupa ilişkilerinde bir dönüm noktasının zamanı gelmiş de geçiyordu. İlişkileri bir süredir eşitleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi ipleri kopararak Türkiye'yi bir üst seviyeye çıkarabilir.

Erdoğan bize 'ne yaparsak yapalım bizi kabul etmeyecekler' gerçeğini yaşatarak öğretti. AB ile yolları ayırarak Türkiye'nin bir hayalini daha gerçekleştirebilir. İhtiyacımız olan özgüven ve ipler koparsa, inanın bu milletin özgüveni tavan yapar." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinin hastalıklı olduğu doğrudur. Fakat Ünal, bu hastalıklı ilişkilerin 21 yıllık bölümünde iktidarda Erdoğan hükûmetlerinin bulunduğunu görmemeye çalışıyor! Üstelik AKP'nin konuyla ilgili çizgisi, başlangıçta ve yıllar boyunca tam da Ünal'ın söylediği gibi hastalıklıdır!

AKP-AB ilişkileri, Birlik Vakfı'nda 2004 yılında halka açık yapılan toplantıda konuşan bir AKP yöneticisinin, bir vatandaşın AB'ye teslimiyet politikalarını eleştirmesine cevap olarak, "Bizim yaptığımız iş, Ankara'nın şerrinden, Brüksel'in şefaatine sığınmaktır" dediği gibi yıllar boyunca hastalık ötesi bir çizgide sürdürülmüştür.

Bu çizginin sonucu olarak AKP iktidarı, AB ve ABD baskısıyla, bir taraftan "açılım süreci" uygularken, eş zamanlı olarak Türk ordusuna operasyon yapmıştır. "Ankara'nın şerri" ile kastedilen, "askerî vesayet" diye yakındıkları fiili durumdu. Sonunda o yapıyı darmadağın ettiler, askerî okulları hatta hastaneleri bile kapattılar!

Askerî okulların kapatılması, Sevr Antlaşması'nın maddelerinden biriydi! Lozan ise, Batı karşısında aşağılık kompleksine kapılmış aydınları silkelemiş, Atatürk de, "Türk! Öğün, çalış ve güven" demişti!

Cumhuriyet, ilk yıllarda fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirdi ama Atatürk'ün ölümüyle birlikte, aşağılık kompleksinden kaynaklanan politikalara geri dönüldü. Öyle ki