Victor Hugo'nun Ümraniye'si!

Fransız edebiyatının önde gelen yazarı Victor Hugo, Les Miserables (Sefiller) adlı eserinde 19. yüzyıl Fransa'sının ceza uygulamaları ve adalet anlayışı konusu edilir. Romantizm ağır bassa da sosyalistlerin, cumhuriyetçilerin, aristokratların çatıştığı, merkezi yönetimin meşruiyetini yitirdiği ve polisiye önlemin yetersiz kaldığı Paris sokaklarındaki illegal sekansları yansıtan bir romandır. Vicdan, adalet, saygı ve eşitlik gibi unsurları karakterinde barındıran Jean Valjean ise "ideal insanı" sembolize eder. Suç odaklı Thenardier çetesine karşı direnen Gavroche ve Enjolras'ın adalet, eşitlik ve özgürlük arayışı işlenmiştir. Victor Hugo, Sefiller'in önsözünü şöyle bitirir: "Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir."

Geçen hafta Ümraniye'nin Kazım Karabekir Mahallesi'ne asılan dev pankarttaki "Kim bu mahallede tefecilik yaparak garibanı ezerse karşısında bizi bulur" uyarısı Victor Hugo'nun Sefiller'indeki Paris'ten bir kesitti sanki.

Neydi bu pankartın amacı

Son dönemde bir suç ilçesi haline gelen, gün aşırı insanların birbirine ateş ettiği Ümraniye'de adalet dağıtmak.

Üzücü bir ifadeyle de kolluk güçlerinin sağlayamadığı toplumsal düzeni oluşturmak için asılmış bu pankart, mahallenin "ağır abileri" tarafından. Artık İstanbul'un bazı ilçelerinde güvenlik önlemleri suçu önlemeye yetmiyor. Kent genelinde yüz binlerce ruhsatsız silah var. Yaptırım rastlantılara bağlı! Kimin evinin, kimin dükkânının kurşunlanacağı belli değil.

Peki ne yapılmalı Aslına konu ülkenin yaşadığı ve bir türlü çözülemeyen sosyal adaletsizlikle de bağlantılı. Sayısal olarak çok dar bir grubu temsil eden zenginlerin daha da zenginleşmesi, orta direğin yok olup yoksulluk bandına inmesi, yoksulların da açlık sınırının en dibine yerleşmesi bu söz konusu pankartın öznesi. Ancak caydırıcı önlemlerle de bu işin önüne geçilir.

ünkü 1700'lerin sonundaki Paris'le, güncel zaman İstanbul'unun polis gücü orantılandırılamaz. Ancak birilerinin işini yapmadığı ya da yapamadığı da gün gibi ortada. Gaziantep'ten gelen ve protokol görevini eksizsiz sürdüren vali Davut Gül'ün dikkatini çekti mi bu pankart bilemem. Ama danışmanları derhal ayrıntılı bir rapor sunmalı sayın valiye. O da vakit kaybetmeden İstanbul Emniyet Müdürü Selami Yıldız'ı, 3310 diye anılan Yıldız da asayiş şube müdürünü uyarmalı. Biliyoruz ki kolluk gücünün oluşturamadığı asayişi halk sağlamaya kalkarsa bu işin sonu iyiye varmaz. Uyarı pankartıyla başlayan eylemler "girilmeyen" sokaklara dönüşürse şaşırmayalım!