Tayyip Bey ve Biz!

Yazar Abdülhak Şinasi Hisar, Türk edebiyatında kırılmaya neden olan Fahim Bey ve Biz* adlı eserinde "biz" zamiriyle toplumun birçok kesimini kapsayan geniş bir çerçeveyi konu alır. Ve bu kişilerin -görüşleri- roman içinde değişiklik gösterir. Fahim Bey, Doğu ile Batı arasında gel-gitler yaşar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta TBMM açılışında çok sayıda muhalefet partisi liderleriyle bir araya geldiği görüntüler, neredeyse Hisar'ın Fahim Bey ve Biz romanıyla birebir örtüşüyor; özellikle de "biz" bölümü. Öyle ki dün Erdoğan'ı en acımasız dille eleştirenler bugün Meclis çatısı altındaki bu fotoğrafta yan yana gelmiş durumdalar. Parti adı saymayayım, kendisine muhalefet diyenler de orada! Sadece Türkiye'nin en köklü partisi CHP yok o karede. Kimileri Özgür Özel'in, açılış töreni için TBMM'ye gitmeme kararıyla partisini yalnızlaştırdığını savunsa da o fotoğraftan hoşnut kalmayan herkes artık CHP şemsiyesi altına sığınıyor Türk siyasetinde. Son olarak topluma mal olmuş -siyasetten uzak duran- yazar Ayşe Kulin'in 6 oklu rozeti takması bile bu iklimin bir sonucu. GENAR ve ASAL başta olmak üzere anket şirketlerinin kamuoyu yoklamasındaki yüzde 35'lik CHP oyu da toplumsal muhalefet blokunun girdiği şekli gösteriyor.

Yeni dönemde siyasetin nasıl şekilleneceğine ilişkin değişik mesajlar veren bu tarihi enstantane olası bir referandumun da sinyali. Ki 400 milletvekilinin bir araya gelmemesi halinde Erdoğan'ın anayasa değişikliği için referanduma gitme olasılığı çok yüksek. O yüzden CHP'nin bu kararı, "Siz hepiniz ben tek" olarak yorumlanmamalı. Bazen "ben", "biz"den çok daha kalabalık olabilir. Kaldı ki meydanlar aslında kimin kalabalık, kimin yalnız olduğunu ortaya koyan en doğru göstergedir.

* CHP'nin 1942 roman ve öykü ödülünde, Abdülhak Şinasi Hisar'ın Fahim Bey ve Biz eseri, Halide Edip Adıvar ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun ardından 3. olmuştur.

GIDA ENFLASYONU

Türkiye son bir yılda yine tüm Avrupa rekorlarını kırdı gıda enflasyonundaki yüzde 33.08'lik artışla. Ki TÜİK'in bu verilerini en az ikiyle çarpabilirsiniz. Gerçi iktidar 2022'deki yüzde 108'lik gıda enflasyonunu 30 bandına düşürmekle övünüyor ancak AB ülkelerindeki gıda enflasyonun 1997'den 2025'e kadar sadece 2.07 arttığını düşünürsek maliye, tarım ve ticaret bakanları ile bazı yüksek makamlardaki isimlerin bu tablodan utanmaları gerekir. Aslında utanmayı bir kenara bırakıp önlem de alabilirler. Özellikle piyasayı yöneten oligopollere yaptırım uygulayarak. ünkü piyasayı elinde tutan birkaç büyük firmanın bu yüzde 33'lük gıda enflasyonundaki "günahları" tahminlerin çok ötesinde. Örneğin gübrede bile artık sektörün köklü isimleri değil, bu işe fahiş kâr amacıyla giren 5'li çetenin uzantılarının dediği oluyor. Ve ne yazık ki bu kesim, "tatlı" kazançtan vazgeçmeme adına, yurttaşın yediği ekmekten, peynirden, zeytinden, sütten vicdan dışı kârlar elde ediyor.