Sorunları Atatürk'le!

Aslında kılıç çekmek-çatmak, askerlik geleneği. Diplomalarını aldıklarında kılıçları üzerine yemin ederler, evlilik törenlerinde eşleriyle beraber çatılan kılıçların arasından geçip salona girerler. Kılıçla selamlama da teamüllerdendir. Hunlardan Osmanlılara, oradan da Atatürk'ün kurduğu genç Cumhuriyetin ordusuna devrolan yazılı olmayan bir kural. Ve ne yazık ki bu ritüel dönem birincisi Ebru Erenoğlu başta olmak üzere gencecik dört teğmenin askerlik mesleğinden el çektirilmesine neden olmak üzere. Neymiş teğmenler, emre uymamış, hizmete engel davranışta bulunmuş. İlişkilendirilen disiplin maddeleri böyle. Yürekleri yetmiyor, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz sloganları eşliğinde çektikleri kılıç ve içinde laikliğin de bulunduğu yemini ettikleri için ceza veriyoruz" demeye. Oysa aynı yemin, olayın yaşandığı diploma töreninden altı gün önceki bordo bereliler mezuniyetinde de topluca edilmiş, üstelik Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler tarafından da alkışlanmıştı!

Eğer 25 Kasım'da MSB Disiplin Kurulu, rütbelerinin üzerine cüppe giyip sarık takarak fotoğraf çektiren Amiral Mehmet Sarı'ya ceza vermeyip YAŞ kararı ile emeklilikleri rafa kalkan Atatürkçü subaylara ceza kesilmeye kalkılırsa hem adalet hem TSK hem de ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsiyeti zarar görür!

PARAYLA GÖÇMEN!

Dünyaca ünlü Times gazetesi, Türkiye ile İngiltere hükümetinin, göçmenler konusunda "akçeli" görüşmelere başladığını duyurdu. Habere göre Londra yönetimi Türkiye, Vietnam ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'yle göçmen akışını yavaşlatmak üzere görüşüp bu sözleşme üzerinden de ciddi bir ödemede bulunacakmış. Doğrulanmasa da kritik bir iddia ve Times gazetesi, "asparagas" haber yapmaz. Ya nabız yokluyorlar ya da ülkelerinin dayatacağı bir projenin yolunu açıyorlar. Ankara ise sessiz! Eğer dışişlerinden açıklama gelmezse "Sükut ikrardan, Doğulu göçmenler de İngiltere'den gelir" eleştirilerine hazır olmalılar.

COP31 İSTANBUL'A MI

Bakû'daki BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı'nın (COP29) gündemi iklim finansı. 2009 yılında 100 milyar dolar olarak kabul edilse de güncel zamanda fosil yakıt ve insani eylemlerin yarattığı tahribat için 1.1 trilyon dolarlık finansa gereksinim duyulduğu açıklandı. Eğer önlem alınmazsa tüm dünyayı vuran sel, kasırga ve aşırı sıcak yakın gelecekte tarım üretimini baltalayacak, açlık krizleri baş gösterecek. İşte bunlar konuşulurken Türkiye, 2026 yılındaki COP 31'e ev sahipliği için girişimlerde bulundu. Henüz kamuoyuna yansımasa da 2026'daki COP için Avustralya ile çekişilecek. Türkiye'nin avantajı fosil yakıt üreten ülkeler arasında olmaması, dezavantajı temiz enerji ve elektrikli araç entegrasyonuna geçilememesi, günlük kullanımdaki plastik şişelere depozito getirememesi. Elbette Avustralya hükümetinin 2025'te genel seçimlere gidecek olması İstanbul'u avantajlı kılıyor ancak burada da merkezi ve yerel yönetim (İstanbul) tıpkı 2036 olimpiyat adaylığında olduğu gibi yan yana gelmekten kaçınırsa COP31 okyanus ötesine gider!