Quo vadis Suriye

Öncelikle belirtmekte yarar var ki Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, ulusal güvenliğimizle doğrudan ilintili. Güney komşumuz öksürmeye başlarsa Türkiye'nin ateşi yükselir!

Bu bağlamda ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın, merkezi yönetim modeli yerine adını vermeden federe yapıyı işaret etmesi sıcak günlerin göstergesi. Barrack'ın, "Bu bir federasyon değil, herkesin radikallerin tehdidi olmadan onurunu, kültürünü ve dilini korumasına olanak tanıyan, ona yakın bir sistem" cümlesi sözcük oyunu gibi; ABD'li yetkili bölünmüş Suriye'yi tanımlıyor. ünkü etnik yapılar siyasi, ekonomik ve güvenlik konularında yetkili kılınırlarsa olay Ahmet Şara'nın da etkisizleşmesi anlamına gelir. Gruplar (Arap, Arap-Alevi, Kürt ve Dürzi) kendi ordusunu kurduğunda da Suriye patlamaya hazır el bombasına döner. Ne yazık ki bu gidişat Netanyahu'nun ilk günden uygulamaya koyduğu bölünmüş, dağınık, güçsüz Suriye politikası!

Konuya bizim taraftan bakarsak dağılmış Suriye ve sınırımızdaki olası Kürt federe devleti Türkiye'nin istemeyeceği bir gelişme. Esat'ı devirmek için onca çaba harcayan Ankara, eğer bu federe yapı kabul görürse masadaki gücünü yitirir. Acaba Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın YPG'ye yönelik son çıkışlarının bu federe rüyasıyla bağlantısı var mı Ya da Türkiye, Suriye sahasındaki satrançta feda mı diyecek yoksa çatal oyununa mı geçecek

Bu arada ne yaptığı pek bilinmeyen TBMM'deki terörsüz Türkiye komisyonu, Suriye'deki gelişmeleri izliyor mu Dışişleri Bakanı Fidan'dan brifing istendi mi Yoksa, hâlâ Tanzimat romantizmi ile terörist başı Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü mü önceleniyor merak ettik! Bir dipnot; ABD, Şam'ın inşası için Türk şirketlere 4 milyar dolarlık bir kapı açtı. Büyük para, yukarıdaki dengeleri etkiler mi, yorum sizin!

TURİZMİN SONU!

Ekonomik verileri törpülemekle ünlü TÜİK, temmuz ayında Türkiye gelen yabancı turist sayısının geçen yıla göre yüzde 5 azalışla 7.3 milyondan 6.9 milyona düştüğünü duyurdu. Önemsiz bir ayrıntı gibi dursa da sıcak dönemdeki dolulukla kâra geçen işletmeler için "büyük bir zarar" anlamı taşıyor bu veriler. Üstelik düşüşün nedeni önceki yıllardaki gibi bölgesel güvensizlik değil, pahalılık. Türkiye'de sudan ucuza tatil yapmaya alışan yabancılar artık Mısır'dan Fas'a Kuzey Afrika coğrafyasını, Yunan adalarını, KKTC, Güney Kıbrıs ve Karadağ'ı tercih ediyor. ünkü geçen yıllarda günlük 95-100 dolar harcayan turistin karşısına son 2 yıldır 110-120 dolarlık bir maliyet çıkmış durumda.

Aslında sadece turist için değil, ülkede soluk alan herkes için pahalı bir coğrafya Türkiye. Örneğin Ayvalık-Edremit hattındaki en kötü otelin gecelik fiyatı 3 bin 500-5 bin TL arasında. Aynı oda, Ege'nin karşı kıyısında yarı fiyat. En ucuz akşam yemeği kişi başı 3 bin TL. Yunan sahillerinde 25 Avro. Bu turizmdeki düşüşün bir yüzü; öteki tarafta lüks tatil paketlerinin zararı var. Vergi politikası, içki zammı ve dövizdeki Mehmet Şimşek prangası nedeniyle her şey dahil konaklama ücretlerine Avro bazında yüzde 20 zam yapıldı 2024'e göre. Doğal olarak turist kaçtı. Bazı gruplar, zararı azaltmak için şişeli içecekleri bıraktı, kaliteyi düşürdü, bazıları zararı göze alıp ismini koruyor.