İstanbul Sözleşmesi yaşatır(dı)

Ömür, İrem, Fatma, İkbal, Ayşegül; bu isimler birkaç gün gibi dar zaman diliminde bıçaklanan, asılan, kafası kesilen kadınlar, genç kızlar.

Fail kimi zaman eş, kimi zaman sevgili, platonik âşık, kayınpeder veya hiç tanımadığı, sosyal medya denen iğneli fıçıda tanışılan birileri!

Son dönemde özellikle sosyal medya aracılığı ile ön plana çıkan "incel" adlı topluluk, kadın cinayetlerin azmettiricisi olarak gösteriliyor.

İngilizce "involuntary celibacy" (istemsiz bekâr) tamlamasının kısaltılmışı olan "incel", kadınlara ve topluma düşman, şiddet yanlısı kişileri ifade ediyor. Bu arenada tehdit, şantaj sıradan girişimler. Son olarak kafası kesilip surlardan atılarak kan dondurucu şekilde öldürülen İkbal ile katili Semih Çelik arasındaki ilişki, Discord adlı sosyal medya uygulamasının filtrelenemeyen bu hattında başlamış!

Peki bu sarmaldan nasıl çıkacağız

Aslında hiç girmeyebilirdik, bırakın çıkmayı! Ancak bir imza ile kaçırıldı bu fırsat. Türkiye 20 Mart 2021'de cumhurbaşkanı kararnamesi ile kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nden çıkılınca kadın cinayetleri sistematik olarak arttı. Meydanı boş buldu suçlu adayları.

Çünkü o günlerde dönemin CHP il başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu tarafından yaptırılan ankette, İstanbul Sözleşmesi'ni "kadına şiddeti engelleyen ve kadın haklarını savunan bir sözleşme" olarak görenlerin oranı yüzde 82.5'leri bulmuştu. Bir tür koruma kalkanıydı kadınlar için.

Şimdi birileri, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'u İstanbul Sözleşmesi'nden doğan boşluğu doldurduğunu iddia edebilir ancak sözleşmedeki ilk 3 maddenin kapsayıcılığı ve yaptırım gücü ve caydırıcılığı ne yazık ki yasada yok!

Neydi o maddeler

"1. Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;

2. Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;

3. Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak."

Bir de Türkiye ikliminde cezasızlık ve yasaların bir türlü uygulanamama alışkanlığı hesaplanırsa yeni İkbal, yeni Sıla, yeni Ayşe facialarını her an yaşayabiliriz. Çünkü kadını, çocuğu koruyamayan bir toplum olduk. Bu konuda eğitimle, yaptırımla bataklığı kurutmaya çalışanların sayısı da bir parmağı geçmez iktidar kanadında!

SU ALAMIYORSANIZ, SÜT İÇİN!

Türkiye, boyutları kestirilemeyen bir süt ve et krizinin eşiğinde. Çünkü "kerameti kendinden menkul" (büyük işler yaptığını söyleyen birinin sözüne inanılmadığını anlatmak için söylenen bir deyim) Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı, hayvancılık sektöründeki krizi görmezden geliyor.