Diplomatik bir tiyatro oyunu gibiydi Gazze Barış Antlaşması. İlk perdede Kudüs parlamentosunun başrol oyuncusu Donald Trump, İsrailli politikacılara seslenirken "En iyi silahları verdik, o da iyi iş çıkardı. Kutluyorum Bibi (Netanyahu)" dedi. 20 bini çocuk, 70 bin Filistinlinin katledilişini süslü sözcüklerle anlattı. Hastane bombalayan komutanları alkışladı, alkışlattı. Şarm el Şeyh'teki ikinci perde ise bir tür Ricky Martin şovunu andırdı. Spotlar, ışıklar, efektler... Eline mikrofonu alan ABD başkanı, dünya liderlerine adlarıyla seslendi, şakalar yaptı. İki lafından birinde pot kırsa da kimse ses çıkar(a)madı! 2000'lerde sunuculuğunu üstlendiği The Apprentice programındaki TV performansını yineledi. Suudi temsilcisine, "Bunda para çok" diye takıldı. İtalya Cumhurbaşkanı Meloni'ye ne kadar güzel olduğunu söyledi, Endonezya Cumhurbaşkanı Subianto'yla oğlu Eric Trump arasındaki ticari görüşmenin randevusunu konuştu. Macron'u azarladı, Kanada temsilcisine, "Sana bu kez vali demedim" dedi, İngiltere Başbakanı Sir Starmer'ı tahtaya çağırdığı çocuk gibi yerine geri gönderdi. İnsanlar da ABD başkanını alkışladı, birkaç yüz km ötede son yılların en büyük soykırımı yaşanmamıştı sanki!
Ateşkes sözleşmesine gelirsek antlaşma ama gerçek anlamda antlaşma olabilmesi için savaşan iki tarafın onayı şarttır bu tür belgelerde. Örneğin imza masasında baş aktör ABD var, Mısır, Katar, Türkiye var; İsrail yok, Gazze; yani Filistin hiç yok. Bir tür niyet mektubu denebilir buna.
Oysa bu anlaşmada iki devletli çözüm, Gazze'nin Filistin toprağı olduğu, insani yaşam şartları gibi temel garantörlükler olmalıydı.
Sürece Türkiye açısından yaklaşırsak Gazze'deki ateşkeste aktif rol aldı Ankara. Özellikle de Hamas'ın ikna edilişinde Erdoğan'ın çabaları var. Doğaldır da siyasi hayatı boyunca Hamas'la hep iyi geçindi. O günlerin karşılığını şimdi aldı.
Peki Türkiye bundan sonra bölgede ne tür bir görev üstlenecek
Açıklamalara göre Katar, Mısır ve ABD'yle beraber özel yetkilere sahip görev gücünün bileşenlerindeniz. Ancak tanımın ucu açık. Türk askeri bölgeye gidecek mi belirsiz. İlk adımda yıkıntıların altındaki ölü rehineleri bulmak ve kimlik belirleme çalışmaları yapmak gibi bir yükümlülük söz konusu. Sonrasında Gazzelinin yaralarını sarmak ve başta altyapı olmak üzere kentin yaşam damarlarına can vermek gibi bir misyon üstleneceğiz. AFAD başta olmak üzere arama kurtarma, sağlık, psikolojik destek ve geçici imar hizmetlerinde rol alacağız. Örneğin deprem bölgesinde devre dışı kalan konteynerlerin bir bölümünün Gazze'ye kaydırılacağı söyleniyor, ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu bilgiyi doğruladı.
Yine Türkiye'nin sağduyulu yaklaşması gereken bir nokta da Trump'ın -defalarcayaptığı Erdoğan ve Ankara övgüsü. Dikkatli davranmak gerek çünkü Teksaslı kovboyun bu tavrı milli şef