CHP hedefte çünkü!

İzmir'deki dünkü şafak baskınları, yerel yönetimler üzerinden CHP ailesini yıpratmaya yönelik hamlelerden en yenisi. Ve bu gözaltılar tesadüf değil; planlı, saat ve gün ayarlı eylemler. Tam da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik operasyonun 100. gününe denk geldi!

İmamoğlu'nun tutukluluğunun 100. gününde Saraçhane buluşmasına hazırlanılırken İzmir'e yapılan operasyonun başka bir açıklaması olamaz. Önceki dönem belediye başkanı Tunç Soyer, CHP il başkanı Şenol Aslanoğlu, belediye başkan yardımcıları ve bürokratların polis eşliğinde Emniyet'e götürülmesi üzerinden birileri siyaset mühendisliği yapıyor.

Yaygın anlayışa göre, iktidar yargıyı kullanarak muhalefeti dizayn etmeye çalışırken, yerel yönetimlerin elini kolunu bağlıyor. Tam olarak "bir taşla iki kuş" örneği! İzmir iddianamesi ortada yok ancak ilk gelen bilgi kırıntılarına göre bu kez tünel inşaatı ve araç kiralama üzerinden "menfaat" suçlaması yapılıyor.

Çünkü son anketlerde CHP, yaşadığı çalkantılara rağmen hâlâ umut veriyor ve iktidarı sallıyor. İşte bu yüzden hedefte Atatürk'ün partisi. Ama unutulan bir şey var: Savaş cephesinde kurulan bu parti, geri adım atmaz.

BU KİMİN 100 KARASI

Tam 100 gündür tutsak İstanbul'un -hem de ciddi bir farkla seçilmiş- belediye başkanı Ekrem İmamoğlu. Kentin kalbi, 19 Mart'tan beri kırık.

Bakıyorsunuz yazılana, çizilene; hâlâ ortada somut bir delil yok. Sadece varsayımsal bağlantılar ve sonradan (!) ortaya çıkan itiraflar. İhaleye fesat karıştırmakla başlayan iddianame, şimdi yağlı boya tablo ticaretine evrilmiş durumda.

İşte dün, direnişin merkezi İstanbul'da binler, on binler, sonra yüz binler ve televizyonları başındaki milyonlar, bu soyut suçlamalara karşı "Bu kimin 100 karası" diye haykırdı. İzmir'e yönelik saldırı da bu öfkeyi körükledi.

"Bu kimin 100 karası" sözü, 19 Mart sürecinin mihenk taşıdır. Ve gerçekler ortaya çıkana kadar ülkedeki adalet düzeni yürekleri sızlatmaya devam edecektir.

CHP NE YAPMALI

"Ben CHP'li belediye başkanıyım. Halkımı ne kadar çok dinlersem görevimi o kadar iyi yapabilirim. Bugüne kadar ağzından 'mutlak butlan, kurultay, kayyum' lafı çıkan bir üreticiyle, pazarcıyla, esnafla, yurttaşla karşılaşmadım. Varsa yoksa 'pahalılık, batan işletmeler, mutfağa düşmüş ateş, çocuğun eğitimi, barınma...'"

Bu sözler, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer'e ait. Seçer aslında partinin bundan sonraki yol haritasını çiziyor. Kurultay sürecine ilişkin davanın artık gündemden düşmesi gerektiğini savunuyor. Gerçekten de ana muhalefeti televizyonlarda tartıştırmak birilerinin işine geldi. Aylardır ülke sorunları unutuldu! Trol desteğiyle "kayyumdu, butlandı" derken ortalık bulandırıldı.

Bu yüzden artık CHP'ye düşen görev; TÜİK verileriyle "törpülenmiş" enflasyonun iyice erittiği emekli ve memur maaşlarını, aşırı pahalılığı, açlık sorununu, işsizliği, ulusal güvenlik krizini topluma doğru anlatmaktır. Toplumun her kesimine "Biz çözeriz" mesajını net şekilde vermek zorundalar. Bu mesajın ateşini de Özgür Özel yakmalıdır. Parti içi tartışmalara takılmadan.

KENEVİR YASASI GEÇERSE!

AKP'nin, kenevirden elde edilen ürünlerin eczanelerde satışını öngören yasa teklifi, bir dizi tartışmayı gündeme taşıdı. Öneri yasalaşırsa kenevirin yetiştirilmesi Tarım ve Orman Bakanlığı'na, işlenmesi ve satışı ise Sağlık Bakanlığı'na bağlı olacak. Ancak iki bakanlık, keneviri gerçekten denetleyebilir mi Bu büyük bir soru işareti.