Adalet Ağaoğlu'nun ölümsüz eseri Bir Düğün Gecesi, 12 Mart 1971 askeri darbesi sonrası Türkiye'nin siyasi ve toplumsal yapısını ele alır. O dönemin olayları, sosyal ve politik meseleleri, karakterlerin iç dünyaları üzerinden derinlemesine incelenir.
Üniversitelilerin başlatıp CHP'nin ve özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in desteklediği 2 Nisan boykotuna dair enstantaneleri izlerken, Ağaoğlu'nun eserindeki sekansları anımsadım.
Öncelikle, Atatürk'ün silah ve ideoloji arkadaşı, kurucumuz Yunus Nadi'nin açtığı Anadolu Ajansı'nın yeni versiyonunun boykotla ilgili haberi bana pek inandırıcı gelmedi: "Kredi kartı ve banka kartı harcamaları değerlendirildiğinde, normalde çarşamba günleri 14 milyarlık alışveriş yapılırken bu rakam 28 milyara çıktı."
Oysa CHP seçmeninin ağırlıklı olduğu Kadıköy, Beşiktaş, Şişli gibi semtlerde AVM'ler her zamanki gibi dolmadı. Hatta birçok işletme, günlük giderlerini karşılayamayacaklarını düşünerek kepenk açmadı. Örneğin, Kadıköy Çarşı'daki restoranlar ve Beşiktaş Çarşı'daki birçok dükkân kapalıydı.
Boykotun sabah saatlerinde Kadıköy-Ataşehir sınırındaki Optimum AVM'den bir görüntü geçti elime. Güvenilir bir sanatçı dostum WhatsApp'ta paylaşmıştı, ben de şahsi arifkizilyalin adlı X hesabımda yayımladım. AVM'nin, yanılmıyorsam, 1. katında yalnızca bir kişi vardı. Sosyal medyada bu paylaşımım olumlu ve olumsuz birçok tepki aldı.
O AVM'yi sık sık ziyaret eden biri olarak söyleyebilirim ki hafta içi ya da hafta sonu fark etmeksizin, açılış saatinde önünde kuyruk oluşur. Hatta bazı müşteriler güvenlik görevlilerine şaka yollu, "1-2 dakika erken açsanız ölür müsünüz" diye takılır. Çünkü AVM'nin girişinde çok uluslu bir kahve zinciri ve Türkiye'nin önemli bir muhallebi markası bulunur. Üst katlara da hızla çıkar insanlar; istedikleri bedeni, outlet şartlarında satın alırlar. Otoparkında da genellikle yer bulunmaz.
Boykot günü ise semtteki arkadaşlarımın gözlemi farklıydı. "Kalabalık değil ama dükkânlardan ayakkabı, gömlek, çanta alan yok" dediler.
Öğleden sonra Şişli Cevahir AVM'de de benzer bir tablo vardı. Sadece yabancı turistlerin (özellikle Arap ülkelerinden gelenlerin) alışveriş yaptığı birkaç çok uluslu markada hareketlilik gözlemlendi. Ancak ayakkabıcılar, takıcılar, parfümeriler ve spor mağazaları sinek avlıyordu. DR'ın önünden geçen bile yoktu.
Boykot devam ederken "İstanbul Başsavcılığı, boykotu yayan, destekleyen vb. kişi ve hesaplar hakkında soruşturma başlattı" haberi gündeme düştü. Bu girişim, belki de boykotun en gereksiz sonucuydu. İstanbul Başsavcılığı gibi yüce bir makamın enerjisini, vaktini ve hatta maddi kaynaklarını, "Kim alışveriş yaptı, kim boykot çağrısında bulundu" gibi konulara harcaması pek mantıklı değil. Kaldı ki, alışveriş yapan yapar, yapmayan yapmaz; boykot yapan da "Ben yapmıyorum, siz de yapmayın" diyebilir. Buna kimse karışamaz. Hele ki serbest piyasa şartlarında!
Ki, önceki yıllarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Saray iktidarı benzer boykot çağrılarında bulunmuş, kimse de suç ve suçlu aramamıştı.
Devletin savcısının, polisinin bu tür basit meselelerle uğraşması gereksiz. Ülkede bunca kadın cinayeti, bekçi ve polis katili adayı, ruhsatsız silah taşıyan suçlu varken, kim boykotu destekledi, kim desteklemedi gibi bir soruşturmanın açılması komik olur.
Ayrıca, Yüce Türk Devleti çok büyük bir devlettir. Bir günlük boykotla ekonomik çark durmaz. Zaten kimsenin de böyle bir amacı olduğunu sanmıyorum. En azından CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve boykota destek veren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı