Siyaset tarihine geçen bir andı, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları'nın, MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın yanında "Sayın Öcalan" ifadesini kullanması. Bir zamanlar "Apo" dendiğinde esip gürleyen Yalçın, sadece kafasını öne eğebildi.
Geçen hafta da MHP Genel Başkanı Bahçeli, "kurucu lider" sıfatını kullanmıştı terörist başı için!
Belli ki PKK'nin eli kanlı bir terör örgütü, Abdullah Öcalan'ın da elebaşı olduğu gerçeği yavaş yavaş unutturulmak isteniyor topluma.
Ve dün, bu garip normalleşme sürecinde bir adım daha atıldı!
DEM'in öteki eş genel başkanı Tuncer Bakırhan, grup toplantısında sözü "umut" ve "umut hakkı"na taşıyıp Öcalan'ın parti kurabileceğinin sinyalini verdi. "Fesih kongresi yapılması ve sürecin en kritik eşiğinin aşılması için güvenli ortam lazım. Bu güvenli ortamı sağlayın. Sayın Öcalan'ın kendi partisini kuracağı kongreyi yöneteceği, katılacağı mekanizmayı bir zahmet oluşturun" sözleri, ülkenin yüzde 75'i ile restleşmenin ötesinde, eli kanlı PKK'nin bir siyasi partiye dönüştürülme hezeyanının () ilk adımı gibiydi.
Eğer dünün bebek katili, bugünün "sayın Öcalan"ı, yarının PKK partisinin genel başkanı olacaksa gerçekten İmralı'daki ajanda ile kamuoyunun ajandası çok farklı ve birileri bu farkı açıklamak zorunda.
KRİZLE 'MIŞ' GİBİ MÜCADELE!Siyaset arenası gergin; bir tarafta İmralı belirsizliği, öte yanda muhalefetin yargı yoluyla baskı altına alınmak istenmesi!
Sokağın "Geçinemiyoruz" isyanı bir türlü gündemin ilk sırasına çıkmıyor!
Öyle olmasa 2008 yılından bu yana yaşanan en büyük finansal kriz, düşer gibi yapıp yerinde sayan enflasyon, inanılmaz hayat pahalılığı ve iflas eden firmalar gündemin ilk sırasına çıkardı.
Ama öyle değil. 14 bin lira ile geçinmeye çalışan emeklilerle, büyük kentlerde kira yükü altında ezilen memurların isyanını bir yana bırakırsak artık UYAP verilerine göre günde 20 bin 737 icra dosyasının adliye saraylarının kayıtlarına girmesi bile satır arasında kalıyor. 2025'in ilk 60 gününde kepenk indiren 22 bin esnafın çığlığını duyan yok. 2024'ün verileri katlanarak artarken iflas eden veya konkordato ilan eden büyük firma sayısı 900'ler bandına erişti.
Ekonomi dünyası, bu iflasların ve dolayısıyla artan işsizliğin uygulanan para politikalarıyla koşut bir yol izlediği görüşünde. Artan girdi fiyatları ve yükselen maliyetler nedeniyle düşen talebe özellikle esnaf ve üretici direnemiyor. Belirsizlik cabası. Çekler, senetler dönüyor, sistem tıkanıyor.
İşin garibi, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de mali disiplini sağlamak için şimdiki sıkı para politikasının yeterli olmayacağını biliyor. Vergide adaleti sağlamadan gelir adaleti sağlanamayacağını da çok iyi biliyor ancak yine "mış" gibi davranıp göstermelik adımlar atıyor. Son icraat, falcılara getirilen vergi! Dev holdingler arasında özellikle "yandaş" diye sınıflandırılanların üzerine pek gidemiyor. Yapamıyor vergi reformunu. Teşvik ise kapanın elinde kalıyor.