‘Barış’DAM’dan düşer mi
Türkiye, 40 yıldır PKK ile süren savaşta 40 bini aşkın evladını kaybetti. Üstelik 3 trilyon dolara yakın ekonomik kayıp yaşandı. Şimdi ise "terörsüz Türkiye" umuduyla bir süreç yeniden filizleniyor. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin ekim ayındaki çıkışıyla başlayan bu hamle, İmralı temaslarıyla derinleşti, hatta geçenlerdeki, "göstermelik" silah bırakma töreni kamuoyunda heyecan yarattı. Ancak bu, salt barışa yönelik bir irade mi; yoksa seçim stratejilerinin bir parçası mı ortada net bir sonuç yok. Toplumun kafası karışık.
AKP'nin bu süreçte DEM Parti'yi ikna etme çabaları, siyasi kulislerde "DAM ittifakı" söylemiyle yankı buldu. İnkâr edilse de DEM-AKP-MHP bir arada! Ve bu birliktelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk-Kürt-Arap açılımı ile birlikte okunuyor. Ancak söz konusu oluşum, özellikle laiklik temelinde kurulu Cumhuriyet için endişe uyandırıyor. ünkü Türkiye, Atatürk'ün öncülüğünde yurttaşlık bağıyla inşa edilmiş bir devlet. İnanç, ümmet ve Osmanlıcılık üzerinden kurulacak bir gelecek, bu yapının ruhuna aykırı. "Yeni Osmanlı" sosu eklenen Türk-Kürt-Arap rüzgârının ucu açık ve riskli.
Peki, PKK, terörsüz Türkiye sürecinde ne istiyor Kimlerle ne pazarlığı yapılıyor
Son dönemde PKK cephesinden gelen açıklamalar kafa karıştırdı. DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları zeytin dalı mesajları verse de örgüt mensuplarından B.., bir internet sitesine "Apo'nun fiziki özgürlüğü sağlanmazsa demokratik siyaset ilerlemez" açıklamasını yaptı. Hatta aynı siteye demeç veren T.M. de istedikleri adımlar atılmazsa silah bırakma işleminin tekrarlanmayacağını söyledi. Açıkça ifade edilmese de bunlar, birer pazarlık mesajı. Terör uzmanı Abdullah Ağar'ın şu sorusu bu noktada kritik: "41 yıldır bizi arkamızdan vuran hain terör örgütü, nasıl oldu da bu kadar arsız ve pervasız beklentiler içine girdi"
MİT, TSK ve Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere devletin ilgili kurumlarının Ağar'ın çekincelerini ciddiyetle değerlendirmesi gerekiyor.
Bu süreçteki ikinci önemli konu ise ana muhalefet partisi. İktidar kanadı yok sayıyor Atatürk'ün partisini. "CHP'siz barış olur mu" sorusu ivedilikle yanıt bulmalı.
Barış masasının neden CHP'siz kurulduğu kamuoyunun kafasını karıştırmış durumda. Ana muhalefetin yok sayılması, sürece olan toplumsal inancı zayıflatıyor. Hele ki "çözüm demokraside" diyerek yola çıkan bir iktidarın, CHP'yi şeytanlaştırma çabası, inandırıcılığa ciddi zarar veriyor. Hepimizi sevindiren "terörsüz Türkiye" söylemi, CHP antipatisi devam ederse "seçim yatırımı" olarak algılanır, bizden söylemesi! Unutulmasın ki gerçek barış; Demirci Kave senaryosunu andıran 3-5 kirli Kalaşnikof'un yakılmasıyla değil, toplumsal uzlaşıyla sağlanır. Bu masada CHP'nin ve hatta İYİ Parti'nin de olması, barışa meşruiyet kazandırır. CHP lideri Özgür Özel'in bu konudaki ısrarı da bu açıdan değerlidir. Günün sonunda Özel, rasyonel olarak barış sürecine yaklaşıp her onurlu Türk evladı gibi "Terörsüz Türkiye'yi destekliyorum" diyor.
2 BAKAN HEDEFTE!AKP'nin Kızılcahamam kampında iki bakanın adı çokça konuşuldu. Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hedefteydi. Ersoy'un Yunanistan'ın Pire Limanı'ndaki lüks kahve keyfi, parti tabanında ciddi rahatsızlık yaratmış. Parti yöneticileri muhafazakâr seçmenin, bu tür görüntülere sıcak bakmadığını ve kendilerini sokakta zor durumda bıraktığını ifade ediyor.