Adliyede 'şeriat'

Atatürk'e hakaret eden Ahmet Bostancı'nın yargılandığı davayı izlemek için Kartal'daki İstanbul Anadolu Adliyesi'ne giden bir grup, mahkeme çıkışı şeriat sloganları attı. Ahmet Bostancı'nın tahliye kararını tekbir getirerek kutlayan grup, binayı terk edene kadar, "Yaşasın şeriat" sesleriyle ortalığı inletti. Ne var ki gruba "Durun" diyen bir güvenlik görevlisi çıkmadı. Hatta bazıları "Şeriat isteriz" diye de ses yükseltti. Konuya nereden bakarsanız bakın anayasal düzene bir başkaldırıdır bu. O dindar görünümlü kindar grup Cumhuriyet rejimini yıkıp şeriatı getirmek için çığırtkanlık yapmıştır. "Teknik olarak anayasal suça girmez" dense de manevi cebir bağlamında "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçu işlenmiştir adliye binasında. Cumhuriyet savcılarına düşen görev, kendi evlerindeki bu skandal için soruşturma başlatmak olmalıdır. Ola ki sayın savcı, "Kim tahrik olmuş" diyecek olursa "Ben tahrik oldum". Emin olun ki benim gibi Atatürkçü, laik, demokrat kesim de şeriat sloganlarından tahrik olmuştur.

TRİBÜNE OYNADILAR!

Konu tahrikten açılmışken Antalyaspor'un İsrailli futbolcusu Jehezkel, gol attığı Trabzonspor maçında elindeki tıbbi bandaja Davut yıldızı çizip altına İngilizce "100 gün" yazdığı ve materyali kameralara gösterdiği için mevcutlu olarak (iki koluna giren polis eşliğinde) gözaltına alındı. "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçlamasıyla nöbetçi mahkemeye çıktı, ertesi sabah da sınır dışı edildi. Aynı saatlerde Başakşehir'in İsrailli futbolcusu Edez Karzev de sosyal medya hesabına "100 gün" yazdığı ve İsrail'in Gazze'ye saldırılarının başlangıcı olan 7 Ekim 2023'ü ima ettiği için karakola götürüldü, büyük olasılıkla Jehezkel gibi Türkiye'den ayrılacak. Gelgelelim, iki futbolcuya yönelik yaptırımların Filistin'deki İsrail soykırımını durdurmaya yönelik hiçbir anlamı yok. Bu tip eylemlerde UEFA ve FIFA kuralları gereği spor sahalarında siyasi eylem maddesini uygularsınız, para veya oynamama cezası verirsiniz, işinize gelmiyorsa da oyuncuyu takımdan gönderirsiniz. Ama karakol ve savcılık evreleri, iki kolunda polisle mahkemeye çıkarılış tribüne oynamaktır. Bunlar, kahve içtiği, hamburger yediği için suçlanan gençlere yönelik saldırılar kadar gereksiz hareketlerdir.

Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti, Tel Aviv yönetimine gerçek bir yaptırım uygulamak istiyorsa gazeteci Metin Cihan'ın ortaya çıkardığı İsrail'e ihracat konusunun üzerine gidilsin. Örneğin Ulaştırma Bakalığı'nın, "Her gün Türkiye'den Hayfa, Aşdod, Eila limanlarına sekiz gemi kalkıyor" itirafı için adım atılabilir. Yoksa, "gemicik" sahibi birileri İsrail şekellerini cebe indirirken Jehezkel ve Karzev'le şov yapmak reklam kokan hareketten başka bir şey değildir.

FINDIKTA TEHLİKE