Fatih Sultan Mehmet bu esnafı görse ne derdi

Bir güzel yazı okudum geçen gazetenizde. Diyordu ki: "İnsanlık eğer bir ders olarak okutulsaydı hepimiz sınıfta kalırdık." Gerçekten de bugün hemen hepimiz insanlık açısından sınıfta kalmış durumdayız. Hem sınıfta kalan hem de tembelliğinden utanmadan herkesin birbirini suçladığı bir acınası hâldeyiz. Kendimizin iyi ötekinin kötü olduğunu ileri süren bir bencillik içindeyiz. Oysa bütün pedagoglar bütün iletişimciler bütün başarılı CEO'lar diyor ki: "Birlik olunursa kazanırsınız. Birlik olunmazsa kaybedersiniz." Bu düsturu dinimiz de tavsiye etmiyor mu Bile bile nedir bu birbirimizden kopmalar Nedir bu birbirimize öfkelenmeler Nedir bu birbirimizi ötekileştirmeler Nerede Fatih Sultan Mehmet döneminin esnafı Nerede bugün birbirini görür görmez tabancasına sarılan esnaf Sosyal medyada virüs salgını gibi yayılan paylaşımda haberin ne derece sağlıklı olduğunu bilemem ama görüntüde iki kişi birbirini gördüğü anda tabancalarına sarılıyorlardı. Biri diğerinin ayaklarına ateş ederken o da karşısındakinin bedenine ateş ediyor ve bu karşılıklı saldırıda biri ölüyor diğeri ayağından yaralanıyordu... Yazılanlara göre iki esnafmış bunlar... Kim bilir belki de esnaf değillerdi. Ama belli ki birbirlerini daha önceden tanıyorlardı. Birbirleri ile alışverişleri olmuş. Aralarında da bir problem yaşamışlar. Bu sorun devam ederken birbirlerine hasım olmuşlar... Birbirleriyle karşılaşınca da birbirlerine saldırmışlar.

Peki biz tarihimizden ne öğrendik yıllar yılı... Ne ile övündük Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul'u fethe karar verdiğinde milletinin durumunu anlamak için ne yapmıştı Milleti birlik ve beraberlik içinde miydi Bunu ölçmeye karar vermişti. Kılık kıyafet değiştirerek (tebdil-i kıyafet ederek) bir bakkala uğrar oradan bir batman bal ister. Esnaf balı verir. Bir batman da tereyağı ister. Bakkaldan bir batman bal ister. Bakkal balı verince bir batman da tereyağı ister. Bunun üzerine bakkal tanımadığı padişaha "Efendim komşum henüz siftah yapmadı. Tereyağını da oradan alıverin" der. Bunun üzerine Sultan Mehmet Han der ki: "Vatandaşları birbirlerini seven ve birbirini düşünen bir milletin başaramayacağı bir şey yoktur."

Peki bugün geldiğimiz noktaya bakar mısınız Birbirini en az kendisi kadar düşünen esnaftan birbirini görünce silah çekip birbirini vurmaya başlayan esnaf hâline ne zaman geldik Nasıl geldik Niye geldik Bu gelinen noktada kabahat bu birbirine silah çeken iki esnafta mı sadece Bu hâle gelene kadar asırlardan beri eğitimcilerin, anne babaların, kurum ve kuruluşların ve yöneticilerin toplumunu değerlendirmesi, ne hâlde olduğunu anlamaya çalışması ona göre de tedbir alması gerekmez miydi Fatih Sultan Mehmet Han bugün olsaydı ve şu milletin hâli ne durumda bir bakayım diye dolaşsaydı. Bu iki esnafın bu hâlini görseydi acaba ne derdi!.

Rumuz: "Esnaf"

Ayranın bir bardağı kırk lira mı olur

"Adım adım seçime gidiyoruz sevgili Feridun Ağabey. Ben 50 yaşındayım bu ülke için yapılan hizmetler gerçekten takdire şayandır. Ama son zamanlarda birilerinin bilerek bilmeyerek döndürdüğü dolapları görmemek imkânsız. Hele şu kira meselesi... Bunlar nedir Ağabey

Piyasalar nasıl böyle Sabah akşam her şeye zam mı gelir Eskiden yılbaşından yılbaşına zam gelirdi. Millet yılbaşı gelmeden kendini ayarlar tedbirini alırdı. Şimdi sabah akşam hem de öyle az uz da değil. Zamlar 100-200 birden geliyor. Geçen gün bir "Beyazıt'a İstanbul'a gezmeye gidelim" dedik. Süleymaniye Camii'nin oradaki kuru fasulyecilerde bir kuru fasulye yedik. Ağabey bir bardak ayran 45 lira. Açık ayran 40 liraya. Ağabey bunun en kralı büyük marketlerde 7,5 liraya. İnan içmedik su içtik. Ha kuru fasulye de 120 lira olmuş. Tabağı ya... Bunun hiç mi kontrol edeni yok Bardağı 40 liraya ayran mı olur Süleymaniye Camii'nin orada... Burası İstanbul'un göbeği yerler. Tamam turistik yerler ama bu kadar da kontrolsüzlük olur mu Ağabey Karışık bir piyasa var. Kiralar konusu zaten bambaşka bir seyirde. Bir binada bir dairede birisi 10 liraya oturuyor birisi 2 liraya oturuyor. Bir güncelleme yapılmadı: Millet birbiriyle kavgalı hâle geldi. Derdimizi meramımızı anlatacak bir merci bir kurum bir kuruluş da bulamıyoruz. Herkes birbirine havale ediyor.