"Toprağın üzerinde yaşamak için çırpınan bir balıksın..."

"Anılarımda gidebildiğim kadar geçmişe döndüğümde ilkokulda buluyorum kendimi. Yazdığım şiir, öğretmenimiz tarafından sınıf panosuna asılıyor. Koskoca sınıfta yalnızca benim şiirim... Yazma serüvenim de böyle başlıyor, ben her ne kadar bilmesem de.

Farkında olmadığım başka bir anıyı düşündüğümde ortaokula dönüyorum. Türkçe öğretmenimin verdiği ödevi sınıfta sesli bir şekilde okuyorum ve öğretmenim; yazdığım hikâye üzerine benden yaşça büyük insanların arasına, yazarlık kursuna yolluyor beni. Kurs uzun sürmüyor ve ben tutkumu bilmemeye devam ediyorum.

Pandemi zamanına geldiğimizde ise hiç kimsem kalmıyor. Ne ailem ne arkadaşlarım... Hiç kimse olmuyor hayatımda. O kadar yalnızım ki kendimi bile unutuyorum. Sonra bir kâğıt, bir kalem alıyorum elime. Ve ilk kez, farkında olarak bir şeyler karalamaya başlıyorum. Yaşamak için kendime bir sebep buluyorum, yalnızlığımı kelimelerin bana kurduğu dostlukla terk ediyorum. O gün elime aldığım kalemi ve ben ölene dek dolmayacak o kâğıdı hiç bırakmıyorum. Kelimelerle nefes almayı öğreniyorum.

Buraya yazma sebebime gelirsek... İçinde bulunduğumuz sistem elimdeki kâğıdı yırtmak istiyormuş gibi geliyor bana. Bir senedir hazırlandığım üniversite sınavı yazmaya ara vermeme neden oldu ve ben bu süreç yüzünden çok dargın hissediyorum. Henüz 17 yaşındayım ve yapabileceğim hiçbir şey yok. Hayatın bana altın bir tepside fırsatlarla gelmeyeceğinin farkındayım ancak kendi kapımı açmak için çok uğraştım. Lisenin başındayken düzenlenen yarışmalar vardı, onlara katılarak bir şekilde sesimi duyuruyordum. Aldığım en kötü derece ikincilikti. Bu beni mutlu ediyordu. Sonraları yarışma düzenlenmemeye başladı. İlk başta bu durum canımı sıksa da kendim için yazmaya devam ettim. Cümlelerimi insanlara duyurmak zorunda değildim, yazabiliyor olmak benim için yeterliydi. Ancak bekliyordum: Yeniden bir yarışma düzenlensin, öğretmenlerim ödev versin ya da bir yazarlık kursu açılsın diye bekliyordum. Şiir, kompozisyon, makale, roman, öykü... Hepsinden vardı bende, olmaya da devam ediyor. Ancak bütün bunları yalnızca ben biliyorum. Herhangi bir şekilde yazabiliyor olmak beni delicesine mutlu ediyor olsa da bir şeyler eksik ve ben bunu görmezden gelemiyorum. Yazabileyim, bir yerlere gelebileyim diye uğraşıp duruyordum ancak en sonunda bu tozpembe dünyadan çıkıp hayatın gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kaldım. Kelimeler benim nefesimdi ama hayatta kalmam için yeterli değildi. Bir meslek sahibi olmak zorundaydım. Bu meslek yazarlık olabilirdi ancak bu, benim için yalnızca bir hayal olurdu. Çünkü gerçekler düşünüldüğünden çok farklı. Bir popülerliğin olmadığı sürece, yayınevlerine büyük gelirler sağlayamayacağın sürece suratına bakılmaz. Ve ben kendi hâlinde, yalnızca tutkusu için çabalayan bir öğrenciyim. Yazmak dışında hiçbir vasfım yok.

Gelgelelim durum böyle olunca başka bir meslek için uğraşmaya başladım. Eğer kendi ayaklarımın üzerinde durabileceğim bir mesleğim olursa hayalimin peşinden koşturabilirdim ve kimsenin bana söz söylemeye hakkı olmazdı. Üstünde ismimin yazdığıbir kitabı elimde tutmak benim için bir hayaldi ama denemeden edemezdim. Keşke yazdıklarımı insanlara okutabileceğim bir yer olsaydı diyorum bazen. Böylece yazmak ve ders çalışmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalmazdım belki. Yazdıklarım için olumlu sözler söylenir mi, onu da bilmiyorum ancak bu zamana kadar hep korkarak yaşadım. Samimi arkadaşlarım dahi yazdığımı bilmiyor. Sırf beğenmezler, benimle dalga geçerler diye il birincisi seçildiğim yazılarımdan bile kimseye bahsetmedim. Şimdi ise üzerimde bir umursamazlık var. Zaten hiçbir şey değişmeyecek, bari bir yıldır ara vermek zorunda kaldığım cümlelerimi burada sergileyeyim dedim. Ve yaşadığım tüm bu süreç bana şu cümleyi kurdurttu: Toprağın üzerinde yaşamak için çırpınan bir balıksın, akvaryumun ağacın tepesinde ve sen tırmanmak zorundasın."