Çevremize şöyle bir bakalım. Bilhassa yaşadığımız şehrin çarşı ya da ilk yerleşim bölgesi kabul edilen mahalleleri ve (genellikle) hemen yanı başındaki yeni türeyen binaları mukayese edelim. Eski yerleşim bölgeleri o şehrin tarihini temsil ederken yeni yerleşim bölgeleri de modernitesini gösterir. Belki 100-200 hatta daha fazla bir zaman öncesinin ihtiyaçlarına göre inşa edilen, umumiyetle tek veya iki katlı olan evler, fazla büyük olmayan dükkânlar eğer herhangi bir felakete maruz kalıp yok olmadılarsa, bir tarihîdoku oluştururlar. Bu tarihîdokunun korunması elzemdir, zira bir şehir veya ilçenin, kasabanın tarihîdokusu bir bakıma o yerleşim biriminin kimliğidir. Her ne kadar kahir ekseriyetle büyük binalarda, iş hanlarında her amaçla kullanılabilen birçok dükkân büro bulunsa da bu binalar modern imkânlara sahip olsa da arasta kültüründen hiçbir zaman vazgeçmek mümkün değildir. Çünkü arasta kültürünün bu tip bir teşkilatlanmanın kendine göre bir sıcak görüntüsü vardır. Bu sistemin ahilik ve lonca teşkilatlarından kalma bir kültür olması kuvvetle muhtemeldir. Hemen hemen her il ve ilçemizde esnaf arastaları, yerli yabancı turistler tarafından hayranlıkla, ilgiyle gezilmektedir. Yine tarihîcami, hamam, medrese, imaret vs. gibi bizi biz yapan değerler de genellikle şehrin tarihîdokusunun bulunduğu bu mahallelerdedir. İskilip ve Dursunbey ilçemizin tarihîarastaları mevcuttur. Safranbolu ilçemizin tarihîevleri meşhurdur. Yine bize çok benzeyen bir ülke olan Bosna Hersek'te, bilhassa Saraybosna'da Başçarşı bölgesi arastaya benzemektedir. Mostar da aynı şekildedir.
Şehrin veya ilçenin modern çarşılarını ve mahallelerini ele alalım. Çok katlı binaların, yoğun trafiğe sahip caddelerin, geniş-dar yaya kaldırımlarının bulunduğu, insan kalabalığının fazla olduğu bu yerler de o şehir veya ilçenin vitrini kabul edilir. Kimi insanlar alışveriş amacıyla, kimi insanlar tanıdıklarıyla görüşmek maksadıyla, kimi insanlar yeme içme için, kimi insanlar da resmîişlerini görmek amacıyla burada bulunur. Genellikle ışıltılı, gösterişli olan bu binaların bulunduğu mahalleler ile tarihîdoku olan mahalleler birbirlerine yakın olduğunda bir tezat oluşturur. Ancak, bence bu tezat, çirkin değil; aksine birbirini tamamlayıcı, ilgi çekici bir görüntü arz etmektedir. Nasıl ki zıt renkler olan yeşil ve kırmızı ya da siyah ve beyaz yan yana geldiğinde daha dikkat çekici, daha parlak görünmektedir, birçok tezatlar da bir araya geldiğinde daha ilgi çekici olmaktadır.Başka bir örnek vereyim, Ankara eski tren garı ve hemen arkasında yükselen YHT garı birbirini tamamlayıcı güzel bir görüntü teşkil etmektedir. Eskişehir'de de tarihîtren garı binası ve modern asansörlü peronlar güzel bir tezat oluşturmaktadır. Mardin şehrimizin çarşısı da tarihîbölgede yer almakta, hemen yakınında şehrin modern mahalleleri bulunmuktadır.Her ne kadar modern hayata, işimizi kolaylaştıran, ekseriyetle elektrikli araç gereçlere sahip olsak da birçok insanımız dedelerinden kalan eşyaları saklar. Bu eşyaların hatıra ya da manevi değeri olmakla birlikte biraz da eskiye özlem duymanın da bunda etkisi vardır.Evimizde örnek olarak kahveyi toz hâle getiren elektrikli kahve makinaları varken bile el ile döndürülen kahve değirmenlerimizi saklarız, değil mi Neden Çünkü ikisinin oluşturduğu tezat güzeldir. Kimi insanımız en son teknoloji televizyona sahip de olsa tüplü tabir edilen renkli hatta siyah beyaz eski televizyonunu da saklar. Her ne kadar teknoloji hayatımızı kolaylaştırsa da kimi zaman eski teknolojiyi de özleriz. Bilgisayar klavyesi ile yazmak daha kolayken daktilo seven insanlarımız da vardır. Eski araç gereçlerin koleksiyonunu yapanların sayısı hiç de az değildir. Bazen bu tip eşyalar, müzayedelerde yüksek bedelle satışa çıkarılmaktadır. Zira yaşanmışlık çok kıymetlidir.