Nankör ve acımasız futbol

İlk yarı Sevilla'nın üstüne kâbus gibi çöken Fenerbahçe, istekli ve arzulu futbolunu heyecanına kurban etti. Son vuruşlarda nabzını kontrol edemeyen King ve Valencia, ilk 45 dakikada 2-3 gol atacakları maçı boş geçti. Hem savunmada hem de hücuma tıkır tıkır işleyen Fenerbahçe, yüksek tansiyonla oynadığı ilk 45 dakikada fırsatları harcayınca ikinci yarıda mental ve fizik olarak oyundan düştü.Bunun en büyük nedenlerinden biri, Jesus'un hatalı tercihleri oldu. Sampaoli'nin oyuncu ve taktiksel değişimine karşı yaptığı hamleler tutmadı. Sevilla orta sahayı kalabalıklaştırırken, Fenerbahçe zaten sallantılı olan merkezi Crespo'nun oyundan çıkmasıyla iyice boşalttı. Rossi'nin gününde olmaması hücum aksiyonlarını da zayıflatınca, ilk yarıda serseme dönen Sevilla'ya gün doğdu. Savunmaya çarparak ağlarla buluşan ilk gol ve oyundan düşen takımın taçtan yediği ikinci gol tuzu biberi oldu.Eğer Fenerbahçe ilk yarıdaki pozisyonları gole çevirseydi, Sevilla'yı kendi evinde ağır bir hezimete uğratabilirdi. Ancak senaryo böyle gelişmedi. Haliyle Jesus'un üçlü savunma tercihi, İrfan Can Kahveci'nin neden 87 dakika sahada kaldığı, 7 milyon Euro verilerek transfer edilen Oosterwolde'nin 1 dakika bile süre almaması asıl konuşulması gereken konular haline geldi. Çünkü futbolun nankörlüğü yeri gelince çok acımasız olabiliyor.Yerden yere vurulmayı hak etmiyor ama...Futbol sonuç oyunudur. Ve son yıllarını 'Şöyle olsaydı, böyle olsaydı' diye geçiren Fenerbahçe için artık bazı durumlar kabul edilemez noktaya geldi. Jesus ve takımı, ilk yarıdaki oyunun hatrına belki yerden yere vurulmayı hak etmiyor. Ancak bazı gerçeklerin göz ardı edilmemesi gerekiyor.Anlamak mümkün değilMesela; oyunda kaldığı süre boyunca topa sadece 56 kez dokunan, hiç şut çekmeyen, 30 pas