Tıpış tıpış

Siyasi iletişim, pazarlama iletişimi ve diğer tüm iletişim süreçlerinden farklı bir teknikle çalışmaz. Hepsindeki ortak yan, itibarın yönetilmesi, bunun sonucunda elde edilecek tanınma ve beğeninin gelişmesi sayesinde hedef kitlenin ikna edilmesi, nihayetinde de o ürün, hizmet ya da fikrin benimsenerek satın alınmasına dayanır. İkinci önemli nokta ise itibarın delege edilemeyişidir. Yani, "Al benim itibarımı sen yönet" denilemez Aynen namusun devredilemeyeceği gibi Üçüncü kritik nokta; itibarı kimin yöneteceğidir Bunun sorumluluğu konusunda hiçbir teorik tartışma ve itiraz yoktur İtibar, en üst düzeydeki kişi tarafından yönetilir. Tıpkı kriz yönetimi ve kriz iletişiminin yönetiminde olduğu gibiCumhur İttifakı'na ve Özgür Özel'in son uydurduğu kavram olan "Türkiye İttifakı"na bir göz atalım Bilindiği üzere Özel, "Türkiye İttifakı partilerin ittifakı değil, kitlelerin ittifakıdır" demişti. Yani partilerin onayını almayacak, bu partilerin tabanları ise "Tıpış tıpış" CHP adaylarına oy verecekti. Aç tavuk kendini arpa ambarında sanırmış misali Bu "Tıpış tıpış" ifadesini ne zaman duysam, aklıma hep CHP'nin seçim hezimetleri gelir Cumhur İttifakı cephesinde; itibar yönetimi konusunda AK Parti'nin ve MHP'nin herhangi bir sorunları yok Onlarda olduğu gibi Yeniden Refah Partisi ve Büyük Birlik Partisi cephelerinde de bir değişiklik görünmüyor. Uyum üst düzeydeÖzgür Özel'in Türkiye İttifakı dediği tarafta ise CHP'den başlayıp sosyal paydaşlarına kadar uzanan bir kaos sürüp gidiyor CHP'nin itibarından kim sorumlu Partinin itibarını kimin yönetmesi lazım Tabii ki seçilmiş genel başkan; yani Özgür Özel Oysa, parti içi iktidar tamamen bölünmüş durumda 2028'de Cumhurbaşkanlığına hazırlanan Ekrem İmamoğlu, esas liderin kendisi olduğunu, Özel'in ise partinin yöneticisi olarak işlev gördüğünü algılatmak için elinden geleni yapıyor CHP'nin itibarı, CHP ödenekli belediye kanallarına terk edilmiş durumda. İtibar yönetiminin yumuşak karnı ise PKK'nın parlamentodaki temsilcisi DEM'e (eski HDP) dair alacağı pozisyonla ilgili Ülkenin bölünmez bütünlüğünü ve milli bağımsızlığını bir zamanlar varoluş nedeni olan kabul eden CHP, bazı belediye başkanlıklarını ele geçirmek için her türlü yola başvurmayı, bu arada DEM ile de iş tutmayı Özgür Özel vasıtasıyla mübah kılmaya çalışıyor. İmamoğlu ise bu konuda hüküm ve karar cümleleri kurmaktan kaçınıp, kendini korumaya çalışıyor. Manzara şu; AK Parti ve Cumhur İttifakı, itibar yönetimi konusunda sağlam bir duruşa sahipken; muhalefet, 'yamalı bohça' gibi dağılmış durumda Tüm bunlar avantaj gibi gözükse de AK Parti adına en tehlikeli durumlardan biridir Araştırmalar da AK Parti adaylarını pek çok şehirde ve Türkiye'nin genelinde 10 puan civarında önde göstermiyor mu.. "Bundan iyisi Şam'da kayısı" diye düşünülebilir ama kazın ayağı öyle değil Bu öyle bir duygu yaratır, öyle bir güven verir ki; sonunda tepetaklak olur ama başınıza ne geldiğini anlayamazsınız bile. Aslında ama aynı zamanda karmaşık bir nedeni vardır bunun Seçmen kararını; rasyonel (akılcı) kanıtlara dayanak değil, irrasyonel (duygusal) kanaatlerine dayanarak verir İşte o irrasyonel durum CHP yöneticilerine "Tıpış tıpış" dedirtmektedir Bu, "Tıpış tıpış"ı engellemenin yolu, irrasyoneli yönetmekten; yani söyleme karşı, kanıt değil, söylem geliştirmekten geçer 'Kazandıran artistik hareketler' dediğimiz de budur zaten Teknik hareketlerde, yani projelerde başarılı olamazsanız başkanlığı rüyanızda bile göremezsiniz. Ancak teknik hareketleri üstün başarıyla tamamlasanız dahi söyleme, artistik hareketlere takılırsanız iktidara yaklaştığınızı zannedersiniz ama iktidar aslında sizden uzaklaşmaktadır Günün sözü"Üç kişiye acı; cahiller arasındaki alime, zenginken