Sıva sıva balçık kalmadı

Bu seferki güneşi hangi balçıkla, nasıl sıvayacaklar acaba..Madrid'deki NATO Zirvesi'nde Türkiye, İsveç, Finlandiya arasında imzalanan ve Türkiye'nin dış politikasındaki büyük başarılardan kabul edilen 'üçlü muhtıra' için şunları söylemişlerdi:"Türkiye itibar kaybetti", "Bu imza ülkemizin çıkarlarıyla bağdaşmayan bir taviz", "Cumhurbaşkanı yelkenleri suya indirdi"Tahran'da İran ve Rusya ile bir araya gelinen 'üçlü zirve' sonrasında da şöyle demişlerdi: "Hiçbir sonuç elde edilemedi", "Suriye operasyonuna izin vermeyecekler", "Cumhurbaşkanı'nı duvar dibine oturttular", "Salonda Türk bayrağı yoktu" Geldik 'tahıl koridoru' anlaşmasınaBildiğiniz gibi Rusya'nın 24 Şubat'ta Ukrayna'yı işgaliyle başlayan savaşın en önemli sonuçlarından olan 'küresel gıda krizinin' aşılması için dün İstanbul'da önemli bir adım atıldı. Türkiye ve Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda yapılan görüşmelerin ardından tahıl ürünlerinin Karadeniz üzerinden dünya pazarlarına taşınmasına olanak sağlayan anlaşma için Ukrayna ve Rusya ülkemizde buluştu. Plan, anlaşmanın ilk etapta 120 gün boyunca uygulanması, ardından yenilenmesi üzerineKılıçdaroğlu yüzünü kızartıp, "Ukrayna ile Rusya arasında tahıl sevkiyatı anlaşmasının imzalanması ve Türkiye'nin buna önderlik etmesi gerektiğini ben söylemiştim" derse, inanın şaşmayacağız.Ya da şöyle bir çamur atmaya kalkarlarsa; "Niye başka ülkede değil de Türkiye'de yapıyorlar Demek ki Erdoğan'ı kandırıyorlar Ayrıca gelen tahılın büyük miktarı başka ülkelere gidecek ve de bu anlaşma 'gıda krizi'ni engellemeyecek; geçici bir pansuman olacak" Bakın neden şaşmayacağız Aynı Kılıçdaroğlu, bugün rekor üstüne rekor kıran Sabiha Gökçen Havalimanı için ne demişti: "Uçak iniyor mu Hayır! Uçağın inmediği yere havalimanı yapan başka ülke gördünüz mü siz Bu ne demek biliyor musunuz arkadaşlar Tuz Gölü'ne alabalık tesisi yapmaya benzer"Türkiye'nin geleceğini yönetmeye talip bir Genel Başkan'ın vizyonerliğine(!) işaret eden bu cümleleri sarf eden her kimse, ne yapsa, ne dese yeridir Gülünür geçilir ŞaşılmazBenzer şekilde Avrupa Birliği ülkeleri ve onların Türkiye'deki temsilcileri, iş birlikçileri gibi hareket eden siyasilerin, ülkemizin 'Millî Enerji ve Maden Politikası' konusundaki söylemlerine de şaşmıyoruzBugüne dek kömüre dayalı termik santrallere, nükleer santrallere, başta altın olmak üzere her türden madencilik faaliyetine karşı çıktılarSismik araştırma ve sondaj gemilerinin satın alınmasına, bunların faaliyetleriyle 'millî' ve 'bağımsız' bir duruş sergilenmesine engel olmaya çalıştılarKaradeniz gazı bulunduğunda "Bulundu da ne oldu; çıkaramayız ki", "Yetersiz" dedilerEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu'nun 4. reaktörünün temelini attığında ise suspus oluverdilerÇünkü bu işe karşı çıkmasıyla meşhur, Almanya'daki koalisyonun ortağı Yeşiller Partisi nükleeri savunur ve ister duruma gelmiştiBizimkilerin Avrupa'daki 'ağa babaları' hem nükleer santralleri hem de kömüre dayalı termik santralleri geri getirmek için çırpınmaya başlamışlardıBizdeki 'sokma akılla' çalışanları da orta yerde bırakıverdilerGözümüze takılanlarGoogle Türkiye adına Pattern araştırma şirketinin yaptığı çalışmaya göre; tüketicilerin çevrim içi alışveriş uygulamalarını kullanmalarında; kargo ve teslimat süreçlerinin efektif şekilde takip edilebilmesi yüzde 63, uygulamaya dair fiyat ve seçki avantajları yüzde 54 oranında etkiliymiş. Yüzde 19'luk kesim ise 'bir topluluğun parçası olmak için' uygulamaları tercih ettiklerini söylemişler. Öte yandan teslimat konusunda 'çeşitlilik' sağlanması