Rezil olamayanlar...
İş, ilişki ve iletişim yönetimi konusunda aldığımız derslerden aklımızda kalan en iki önemli uyarı şunlardı: 1. Hüküm ve karar cümleleri kurmayın, kurmak zorunda hissediyorsanız iki kere düşünmek yetmez, üç kere düşünün. 2. Hiçbir zaman kendinizle ilgili dipnot kullanmayın. Son günlerde TV'lerde sık sık rastladığımız türden iki somut örnekle konuyu biraz daha açalım... Mesela "İran, asla İsrail'e saldırmayacak. Çatışmayı Hizbullah üzerinden götürecek" ya da "Bunlar temmuz ayı enflasyonunu, Saray'dan aldıkları talimatla, 1,75 - 2,25 arasında açıklayacak; gerçeği söylemeyecekler", tipik birer hüküm cümleleridir. TV izleyip de bunları duymayan kalmamıştır herhâlde...Oysa Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) temmuz ayı enflasyonunu yüzde 3,23 olarak açıkladı. Yani, enflasyonla ilgili işkembeyi kübra ürünü bu açıklama çürümekte gecikmedi. Fakat bir sorun vardı. Kimse utanmadı... "Hay Allah, kusura bakmayın" diyene rastlamadık. Kimsenin bu yanlış ve yanıltıcı açıklama nedeniyle finans ve ekonomi alanındaki uzmanlığına, itibarına leke sürülmesinden çekindiğine de şahit olmadık... Hani meşhur sözdeki gibi; "Bu ülkede her şey olabilirsiniz, ama rezil olamazsınız..." İşin ilginç yanı, bu sözü en çok kendileri kullanırlar... Bir psikolog arkadaşımız zamanında uyarmıştı; "Dikkat et Aliciğim, insanlar başkalarını eleştirirken aslında kendilerinden bahsederler" demişti. Öyle işte...Gelelim ikinci uyarının örneğine... En sık rastlanan da budur aslında... "Ben dobra adamım", "Hak yemem, hakkımı da yedirmem", "Ben hiç yalan söylemem"... Sadece bu iki kritere bakarak elinde çubukla ekrandan ahkâm kesen yorumcuları izlersek, o zaman hangilerine itibar edip hangilerini hiç dikkate almayacağınıza dair bir fikrimiz olabilir... Günün sözü"Bir işi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan çamur atar..."Konfüçyüsİletişim aklı 53İletişim Aklı, iletişimin, sonuç almak için yürütülen bir süreç olduğunu bilir. Çünkü, bir şey üretmeden, hedef kitlede bir davranış değişikliği yaratmadan, sadece biçimin ve araçların izini sürerek yürütülen faaliyetlere belki başka bir ad verilebilir, ama iletişim denemez.Gözümüze takılanlar5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bankaların itibarını korumak maksadıyla "Bankanın İtibarının Zedelenmesi" eylemini suç hâline getirmiş ve bu suçu işleyenlere uygulanacak yaptırımları düzenlemiş. Yani, Kanun gereği, haberlerde hedef kitleyi olumsuz yönde etkileyebilecek biçimde banka ismi geçirmek hukuka aykırı. Gelin görün ki; spotları bazı bankalara çevirmek ne hukuki ne de etik açıdan medyamızı rahatsız etmiyor. Bu bazı bankaların adı, iddia edilen suçta payları olup olmadığına bakılmadan çarşaf çarşaf yazılıyor... Tüm bankaları etkileyen, hatta küresel bir sorun söz konusu olduğunda dahi "Vurun abalıya" dercesine bu 'seçilmiş' bankaların adı çekinmeden kullanılıyor. Peki, bankanın itibarının hiç yoktan zedelenmesi, ülkemizin finans sistemine, banka müşterilerine zarar vermek anlamına gelmiyor mu Geliyor! Bu pervasızlık rekabete çomak sokmak demek değil mi Tam da o demek! Bankalar,