Ölüm mü; aşk mı..

Başlık, uzun yıllar boyunca uzun yürüyüşler yaptığımız, çoğunluğun sadece sinemacı olarak tanıdığı, ancak benim 'düşünce insanı' yönüyle çokça haşır neşir olduğum rahmetli Halit Refiğ'e bir selam Bugün, Halit Bey'in 90. doğum günü Hayatı ele alışı, dünyayı ve Türkiye'yi okuyuşu ile onurlu bir aydındı Halit Bey, ülkemizin 'varoluş nedeni' hakkındaki fikirleri de bu doğrultudaydıYukarıdaki başlığı onun düşüncesinden süzerek bir kez daha kullanmıştım. Bugünümüzü anlamak için değerli bir kaynak olduğuna inandığım "Tek Umut Türkiye" kitabı yeniden basılacağı zaman Prof. Gülper Refiğ'in ricasıyla hazırladığımız önsözdeydi Akıl Fikir Yayınları tarafından yayınlanan eserin bu bölümüne hem Halit Bey'i anmak hem de onun düşüncesini sizlerle paylaşmak için yer veriyoruz: "Bundan sonra Türk ve İslam dünyasının kalkınması için daha çok koşturan, mazlum ve mağdurlara daha fazla sahip çıkan bir Türkiye göreceğiz."2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında mazbatasını alan Cumhurbaşkanı'nın, Beştepe'nin 4 bin kişilik salonunda, ulusumuza ve tüm dünyaya seslendiği konuşmasında dile getirdiği bu sözler, beni birden 16 yıl öncesine götürdüHalit Refiğ, 2007 yılının Eylül ayında "Tek Umut Türkiye"sinde tam da bunu anlatıyor, ülkemiz için, büyük Anadolu irfanının ne demek olduğunun bütün dünyaya gösterildiği bir gelecekten bahsediyordu. Bu gelecek, 'gelişmemiş ülkeler' denilerek belli bir çerçeveye sığdırılmak, daha vahimi 'sürekli muhtaç' konumda tutulmak istenen ülkelerin, başka bir deyişle 'Anadolu tipi' himayesini kapsıyordu. Yani, Batı'nın yaklaşımının aksine hiyerarşik üstünlük üzerine kurulmamış, beşerî değerlerle ilerleyen bir kardeşliği, bir yoldaşlığı"Bu seçimlerde aynı zamanda dünyanın dört bir yanında umutlarını ülkemize bağlamış yüz milyonlarca mazlum ve mahzun gönlün de duasını aldık" dedi Sayın Cumhurbaşkanı Refiğ'in dünyaya gösterdiği kurtuluş yolunun ilk adımları atılmış, Beştepe'deki resepsiyon, bu umuda gönül vermiş ülkelerin temsilcilerinin katılımıyla bir tür işaret fişeğine dönüşmüştü.Halit Bey'le tanıştığım 1980'li yılların başında pek çok konuda arayış içindeydim Dünya görüşümde oluşan boşlukları doldurmak için çaba harcadığım günlerdi Aslında buradan baktığımda açık yüreklilikle itiraf etmeliyim ki; benim şahsen henüz fikrî belkemiğim de yerine oturmamıştı. Savrulup durmuştum 68 kuşağının sol dehlizlerinde.İş alanında da arayışlarım sürüyordu Genel yayın yönetmenliği yaptığım dergilerden birinde sinema yazıları yazacak fikriyatı, belkemiği olan bir yazar arıyordum.Milliyet'te birlikte çalıştığımız Erman Şener'e danıştım Hiç düşünmeden fikrini söyledi: "Halit Refiğ'e bir sor Bence hiçbir şansın yok ya..."Halit Refiğ, benim için "Gurbet Kuşları" (1964) ve TRT'nin unutulmaz dizisi "Aşk-ı Memnu"nun (1975) efsanevi ustası, "Ulusal Sinema Kavgası" kitabının tartışmalı yazarıydı Çekine çekine aradım ve sordum Tabii ki reddetti Benimse işin peşine bırakmaya hiç niyetim yoktu. Kalktım evine gittim Sonra bir daha gittim Üçüncüsünde pes etti Hayatıma ustam, hocam ve fikrî üretim yol arkadaşım olarak girmesi o günlere rastlar. Refiğ, her ne kadar konu, onun toplumsal konumlanmasına geldiğinde "Ben sinemacıyım Aliciğim" diye beni düzeltse de o, bana göre kesinlikle sadece bir sinemacı değildi. Bir düşünür, filozof, sosyolog, siyaset bilimci, özetle tanıdığım üst düzey münevverlerden biriydi Düşünce dünyasıyla yeni tanışma fırsatı bulduğum Cemil Meriç "Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan ise mukaddesi olandır" diyordu Bir insanın mukaddesinin olmasının ne anlama geldiğini Halit Refiğ'in kişiliğinde deneyimledim, dersem abartıyor olmam."Tek Umut Türkiye"